Pages

cemaat etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
cemaat etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

8 Aralık 2012 Cumartesi

0 Hanefi AVCI - Haliç'te Yaşayan Simonlar

Resim


Hanefi AVCI - Haliç'te Yaşayan Simonlar - Dün Devlet Bugün Cemaat

Eskişehir Emniyet Müdürü Hanefi Avcı kaleme aldığı “Haliç’te Yaşayan Simonlar” adlı kitapta, çarpıcı bilgiler verdi. Ergenekon, Danıştay saldırısı, Balyoz davası, Polis teşkilatının içinde Gülen cemeatinin örgütlenmesi ve yasadışı dinlemeler….
Avcı, “Tüm bu işleri cemaat yapıyor, bunu artık herkes bilsin” diyor. Cemaatin nerede yaşadışı dinleme yaptığını da açıklıyor hatta adres veriyor: İstihbarat Daire Başkanlığı ve İstanbul Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Şubesi.

Eskişehir Emniyet Müdürü Hanefi Avcı “Haliç’te yaşayan Simonlar – Dün Devlet Bugün Cemaat” adlı 600 sayfalık kitabıyla çarpıcı bilgiler açıkladı.

Eski İstihbarat Daire Başkanı Avcı, Fethullah Gülen cemaatinin devleti ele geçirdiğini yazdı. Kitabında telefonlarının dinlemeye alındığını, komployu fark edince İçişleri Bakanı’na şikâyette bulunduğu anlatan Avcı, tüm yaşananları Başbakan’ın Başdanışmanına anlattığını, aradan zaman geçmesine rağmen harekete geçildiğini görmeyince kitap yazmaya karar verdiğini ifade etti.

Avcı, cemaate bağlı polislerin ve savcıların, fethullahçıların amaçlarına göre davrandığını belirtirken, Emniyet’in de cemaate bağlı imamlar tarafından yönetildiğini yazdı. Hanefi Avcı, Emniyet, yargı ve Türk Silahlı Kuvvetleri içindeki Fethullahçı yapılanma sorununun çözülmesi gerektiğini vurguladı.

Görev yaptığı Mersin, Diyarbakır, İstanbul, Ankara, Edirne ve Eskişehir’de yaşadığı olayları anlatan Avcı, Danıştay saldırısı, Hrant Dink, Rahip Santaro cinayetleri ve Malatya Zirve Yayınevi katliamının yanında Ergenekon davasıyla ilgili de görüşlerini aktardı.

Avcı, kitabında “Danıştay saldırısı ciddi bir delile dayanmadan Ergenekon’a bağlandı” derken, Ergenekon’un eylemleri konusunda hiçbir ciddi emarenin olmadığını söyledi.

Avcı, bütün bu davalara nasıl bakıyor:

“Ergenekon davasında ortaya konan iki konu çok kesin ve net olarak yanlış ve mantıksızdır: PKK, Dev-Sol, Hizbullah gibi örgütleri Ergenekon’un yönettiği iddiası yanlıştır. Böyle bir şeyin gerçek olamayacağını aklı ve mantığı olan herkese ben iki kere iki dört eder kesinliğinde ispatlayabilirim. Danıştay 2. Dairesi’ne yapılan saldırı, Hrant Dink’in öldürülmesi, Malatya’daki Zirve Yayınevi katliamı gibi olayların görünen bugünkü faillerinden başka Ergenekon veya benzeri gruplar tarafından yapılmış olacağına mevcut deliller ve olayların oluş biçimine bakarak kimse beni ve makul birini ikna edemez. Bu iddialar zorlamadır.
Geçmişte Türkiye’de meydana gelen pek çok olayın Ergenekon örgütü tarafından gerçekleştirildiği iddia edilerek epey bir süredir uydurma tanık vs. aranmaya başlandığı net olarak görülüyor. Amacın olayları aydınlatmak değil, Ergenekon’la irtibatlandırmak olduğu açıkça ortadadır.”

Kitabında cemaat faliyetleriyle ilgili oldukça çarpıcı bilgiler veren Avcı, “tüm bu işleri cemaat yapıyor, bunu artık herkes bilsin.” diyor.
Avcı’nın kaleminden cemaatin faaliyetleri şöyle anlatılıyor:

Son zamanlarda gündemi meşgul eden tüm iddiaları yayan cemaattir, onlardan bilgi alan da onlar adına konuşan da cemaatin adamlarıdır. Tarafsız basın mensubu, devletin polisi, savcı numarasını artık kimse yutmasın. Bu işler emniyet ya da hukuk adına yapılmıyor, cemaatin plan ve programı çerçevesinde cemaatin talimatı ile gerçekleştiriliyor. Bazı internet siteleri basın ve yayın hizmeti değil cemaatin propagandasını yapıyor. Büyük illerin Emniyet Müdürleri ve valiler bilsinler ki emirlerindeki polislerin bir kısmı kendilerini değil, cemaat imamını amir olarak kabul ediyorlar. Hatta etrafları cemaat mensubu müdür ve amirler tarafından sarılmış durumda. … Bu durumun farkındalar ve kısmen biliyorlar ama bilmiyor gibi davranıyorlar. Bazı operasyonları kendileri değil, cemaat yanlısı polisler ile cemaat yanlısı savcılar cemaat imamlarının talimatları ile yürütüyorlar.

Avcı Cemaatin soruşturma ve operasyonlarda etkisini de şu cümlelerle anlatıyor:

“Olay bir örgütün, cemaatin devlet içerisindeki elemanları vasıtasıyla yürüttüğü örgütsel bir faaliyettir, karşımızdaki kişiler polis, hâkim ve savcı değil, örgütün cemaatin elemanlarıdır. Devletin hukukunu değil, cemaatin talimatlarını yerine getirmektedirler. İstanbul, Ankara, Erzurum ve İzmir’deki bazı özel yetkili savcılar ile bu iller dışındaki bazı polis birimleri arasında illegal bir ilişkinin varlığı açıkça gözükmektedir. Özel yetkili savcılar tarafından bu iller dışında gözaltına alınan ya da aranan kişiler hakkında karar çıkarmadan önce kimlik, iş ve ev adresleri gibi bilgilere ihtiyaç vardır. Normalde bu bilgiler o illerin savcıları veya çok uygun olmasa da Emniyet Müdürlükleri üzerinden resmi yazışma yoluyla temin edilmesi gerekirken, bugüne kadar hiçbir yazışma yapılmamıştır. O halde bu bilgiler nasıl temin edilmiştir?”

Hukuksuz dinleme ve izlemelerin olduğunu da açıklayan Avcı bunların adresini de veriyor.

“Kozmik odalarda birkaç gün süren aramalar yapıldı. Burada hangi şüphe ve delil vardı, hangi iddialar üzerine buralar arandı? Şimdi ben açıkça adres veriyorum, hukuksuz dinleme ve izlemeler var, bunları dilekçemde belirttim. İstihbarat Dairesi’nde cemaatin özel cihazları, elde ettikleri her türlü kanunsuz dinleme materyalleri mevcuttur, buralar neden aranmaz? Kozmik odanın aranmasında kimliği belli olmayan bir ihbarcı vardı, burada da ben açıkça ihbar ediyorum. Bulunacak yerleri de söylüyorum. İstanbul Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Şubesi neden denetlenemez? İstihbarat Daire Başkanlığı’nda arama yapılsa, demirbaşa kayıtlı olmayan cemaatin kendine ait özel dinleme ve izleme aletleri bulunacağından hiç tereddüdüm yoktur.”

Avcı bütün bunlara karşı neler yapılması gerektiğini de söylüyor:

“Maalesef bu gruba karşı çıkmak çok kolay değil. Bir anlamda Fethullah Hoca’nın insafına kalınmıştır. Ama öncelikle şunların yapılması gerekir: İstihbari dinlemeler ciddi olarak araştırılmalıdır. Polis, Jandarma ve MİT teşkilatının vatandaşlara yönelik dinleme işlemleri mutlaka denetlenmelidir.
Özel Yetkili mahkemelerin tüm hakim ve savcıları emsali hakim ve savcılarla değiştirilmelidir, bu sağlanmadan cemaate muhalif olan hiç kimsenin özgürlüğü ve hayatı güvencede olamaz Adalet Bakanlığı’nda cemaat taraftarı olduğu herkesçe bilinen Teftiş Kurulu Başkan Yardımcısı ve başta il savcılarını ve diğer savcı ve hâkimleri hiçbir hukuki şüpheye dayanmadan dinlettiren cemaat yanlısı müfettişler bu görevlerden uzaklaştırılmalıdır.”

Kendisinin bile telefonlarının dinlendiğini belirten Avcı, kurulan komployu Başbakan’ın Başdanışmanına şikâyet ettiğini ancak hiçbir sonuç alamadığını vurguluyor.


Burdan İndirebilirsinizhttp://d01.megashares.com/index.php?d01=iB0lcxl

21 Eylül 2012 Cuma

0 Cemaatçileri tanıma rehberi

Cemaatçileri tanıma rehberi
STRATFOR "Viski içerken AKP'yi yerden yere vuran biriyle oturabilirsiniz ve o kişi muhafazakâr bir Gülenci olabilir" diyerek bir “Gülenci tanıma rehberi” hazırlamış.


Stratfor’un Türkiye analisti, “Washington’da yaşayan son derece bilgili ve iyi bağlantılara sahip biri” diye tanımladığı başka bir Türk kaynağına Gülen cemaatiyle ilgili sorular sormuş. Kaynağının cemaat üyesi ailelerin ‘uyuyan hücreler’ gibi hareket ettiğini doğruladığını söyleyen Bhalla “Kadınların modern, başörtüsü takmadığı, erkeklerin içki içmeye, Rus hayat kadınlarını görmeye gidebildiği, çocukların laik büyüdüğü, asker çocuklarıyla sosyalleştiği bir aile düşünün. [...] Kısaca, kiminle konuştuğunuzu anlamanız çok zor. Viski içerken AKP’yi yerden yere vuran biriyle oturabilirsiniz ve o kişi muhafazakâr bir Gülenci olabilir” diye yazmış. Bhalla, sohbetlerinde birinin cemaat üyesi olduğunu anlamak için nelere dikkat edilmesi gerektiği üzerine kaynağının anlattıklarını da 20 Şubat 2010’daki bir yazışmada şöyle aktarıyor:
» “Gülenciler Gülen hareketinden Gülen diye değil, Hocaefendi diye söz ediyor. Gülen karşıtları ise Gülen, veya daha da kötüsü liderlerinin ismi Fethullah ile hitap ediyor”.
» “Konuştuğunuz kişinin telefon kullanımı konusunda ne derece paranoyak olduğuna bakın. Eğer bir toplantıda telefonun pilini içinde bırakırlarsa Gülenci olabilirler, yani konuşmaktan çekinmiyorlardır. Eğer paranoyakça davranıyorlarsa, telefonlarını parçalara ayırıyorlarsa telefonlarını girişte emanete bırakıyorlarsa (bu anlaşılan Türkiye’de çok yaygın olmaya başlamış), o zaman bu kişiler Gülen/polis gözetiminden korkuyorlar demek”.
» “Bir erkekle konuşurken, yüzüğünün metaline dikkat edin. Muhafazakr İslamcılar altın takmaz ve bunun yerine gümüş kullanır. Türkiye’de dini açından altından gümüşe veya tam tersi bir değişim yapmak son derece sembolik”.
» “Gülenciler kuruluşları için kozmos veya evrene ilişkin başka isimler - uzayla, samanyoluyla, zamanla, barış ve harmoniyle ilgili ne varsa - kullanmaya bayılıyorlar”


‘Hocaefendi’, Amerikalıları Kemalizmden fazla etkilemiş

Türkiye ve Ortadoğu uzmanı Reva Bhalla, Gülen cemaati hakkında daha fazla bilgi edinmek için Washington’da da bir dizi görüşmeler yapmış. Bhalla 21 Mart 2010 tarihli yazışmasında “10 yıl boyunca muhafazakâr bir Gülenci olan ancak birkaç yıl önce ABD’ye yerleşerek hareketten kaçan” bir kaynağıyla yemekte biraraya gelmiş. Bhalla, hassas askerî konularla ilgili çok şey bildiği için Gülen hareketinin karşısına almaktan çekindiğini söylediği kaynağını şöyle tanımlıyor: “Konuştuğumda bir hayli paranoyak davranıyor, ancak hareketten ‘serbest kaldığı’ için artık şarap içiyor ve bir süre sonra rahatlayabiliyor.” Bhalla, Amerika’da uzun süredir yaşayan kaynağın, diplomatların Gülen cemaatine yönelik olumlu tavrı ile ilgili anlattıklarını ise şöyle aktarıyor: “Gülen modeli açık bir şekilde çok başarılı. ABD’li diplomatlar bile bunun giderek daha fazla etkisi altında kalıyor. Kemalist modelin Türkiye’yi Batı’yla daha fazla yakınlaştırmak konusunda başarısız olduğunu, fakat Gülen‘in ticari ve diplomatik çabalarıyla bunu başardığını söylüyor.” Kaynak Bhalla’ya Fethullah Gülen’in şeker hastası olması nedeniyle hareket içinde eskisi kadar aktif olmadığını, cemaatin çoğu ABD’de yaşayan 12 kişilik bir akil adamlar grubu oluşturduğunu da anlatmış. Bhalla ayrıca kaynağının da tıpkı kendisi gibi Gülen okullarının veri tabanını hazırlamaya çalıştığını, ancak çabalarının boşa gittiğini belirtiyor: “Ona da bize verdikleri aynı cevabı vermişler - eğitim çabalarının merkezî olmadığı bu yüzden de iyi bir veri tabanları bulunmadığı. [...] Listeyi çok gizli tutuyorlar.”

Taraf - 19.03.2012


26 Temmuz 2012 Perşembe

1 İlker Başbuğ'un 'dinsel cemaatler' meselesi


İlker Başbuğ’un Harp Akademileri’nde yaptığı konuşma önümüzdeki günlerde çok tartışılacak. Başbuğ’un konuşması üzerinde oldukça özenle çalışılmış bir söylev özelliği taşıyor.
 
Başbuğ’un konuşma metni pek çok siyaset bilimci, felsefeci, sosyoloğa atıfta bulunuyordu. Metnin içerisinde Samuel HUNTINGTON, Morris JANOWITZ , Eliot COHEN, Max Weber, Chaim Kaufmann, Raymond Aron gibi sosyal bilimcilere referanslar vardı.

Metnin üç temel başlıkta vurgulu olduğu söylenebilir:

Ordu ve demokratik sistem
Kürt sorunu
İslami cemaatler

Başbuğ, her şeyden önce sivil iradeye saygılı olduklarını ifade etti. Kendilerinin demokratik kurullar aracılığı ile sivil dünyaya güvenlik sorunlarını iletmekle yükümlü olduklarının altını çizdi. Bu anlamda Başbuğ, siyasetin içinde değiliz dedi. Başbuğ sözleri ile o sırada yaptığı konuşmanın siyasete müdahale değil, demokratik teamüller için görüş aktarımı olduğunu ifade etmiş oldu.

Kürt Sorunu
Başbuğ’un konuşmasının belki de en can alıcı bölümü Kürt meselesi üzerineydi. Bu konuda oldukça hassas bir dil kullandı. Son dönemde Obama’nın gelişi ve Kuzey Irak’ta yaşanan gelişmeler ile gündeme gelen Kürt sorununda açılım beklentisine ordu cephesinden yanıt vermiş oldu.

Başbuğ’un konuşmasında bu anlamdan çıkan ordunun Kürt meselesinde çözüme karşı olmadığı idi. Ancak bu konudaki olurlar ve olmazlar da metnin içinde ifade edilmişti.

Başbuğ’un modern toplumda birincil ve ikincil kimliklerden söz etmesinden  çıkan sonuç Kürt sorununa yurttaşlık çözümü içinde karşı olmadıklarıydı. Birincil kimliği birleştirici bir yurttaşlık kimliği olarak açıklarken, ikincil kimliği kültürel aidiyet ile açıkladı. Birincil kimliği siyasal yapı içerisinde değişmez ve tek olarak ele alan, bu alanda üniter yapıya bağlılık şartı koyan Başbuğ bu anlamda Kürt sorununa siyasi çözüme de karşı olduklarını ifade etmiş oldu.

Ancak ikincil kimliklerde tam bir özgürlükten bahsetti. Bu anlamda kültürel özgürlüğün kendileri için sorun teşkil etmediğini ifade etmiş oldu. Eğer Başbuğ’un konuşması referans alınarak Kürt açılımı yapılacaksa bunun daha çok kültürel ve sosyal bir açılım olacağı söylenebilir.

Başbuğ terörün yayılmasına neden olan sosyal yapının çözümü beklentisini açıklarken, ekonomik açılımların gerekliliğini de vurguladı. Konuşmada dikkat çekici noktalardan biri de çocukları dağda olan aileleri anlamak üzerineydi.  Bu konuyla ilgili olarak, teröristlerin kriminal suçlular olduklarını da vurguladı ve “bizim için, teröristleri sağ yakalamak, onları her kriminal suçlu gibi adaletin karşısına çıkarmak önemlidir” dedi.

İslami Cemaatler
Başbuğ’un önemle altını çizdiği diğer bir mesele ise İslami cemaatlerdi. Başbuğ dine karşı olmadıklarını, insanların dinini yaşama özgürlüğüne saygı duyduklarını ifade etti. İlker Başbuğ, konuşmasında askerlik mesleği içerisinde kullanılan “şehit” ve “peygamber ocağı” gibi ifadeleri hatırlatarak ordunun halk için kutsallardan biri olduğunu hatırlattı.

Ancak Başbuğ, dini cemaatlerin yaşanan dini, ekonomik ve siyasi nedenlerle manipüle ettiğini anlattı. Bu noktada cemaatlerin tek tip bir toplum projesi ile ortaya çıktığını hatırlattı. Bunun Weber’den verdiği örnekle liberalizme de aykırı olduğunu söyleyen Başbuğ şöyle konuştu: “Bugün bazı cemaatler öncelikle bir ekonomik güç olmaya ve daha sonrada sosyo-politik yaşamı biçimlendirmeye, dine bağlı bir tek tip yaşam tarzı olarak sosyal kimliklerini ortaya koymaya çalışmaktadırlar.” Başbuğ’un bu sözleri, özellikle Fethullah Gülen cemaatinden duyulan rahatsızlık olarak yorumlandı.

Sonuç
Başbuğ’un konuşmasındaki alt metinler okunduğunda “Kürt Sorununa siyasal değil, sosyal ve kültürel çözüm” ve “cemaatlerin toplumsallaşmasından duyulan rahatsızlık” dikkat çekti.
Başbuğ’un felsefi olarak aydınlanmacı bir liberal bir felsefeye sık sık atıfta bulunması da dikkat çekti. Bu anlamda aydınlanmacı liberalizmin ferdiyetçiliğini savunan Başbuğ, tarikatları ve etnisitenin egemenliğini savunan neo liberaller ile farkını da ortaya koymuş oldu.
Üslup olarak oldukça yumuşak, diyaloğa açık bir dil kullandı. Bu anlamda Başbuğ’dan Ergenekon operasyonunun yarattığı psikoloji ile sert bir çıkış bekleyenler hayal kırıklığına uğradı.
Odatv.com

0 Pensilvanya'da "Gülen" bir sürgün

Houston'daki "Türkçe Olimpiyatı"nın ardından New York'a döndük. Döner dönmez de Bugün Gazetesi yazarı Ahmet Taşgetiren, Genel Yayın YönetmeniErhan Başyurt ve rehberimiz Muharrem Atlığ'la Pensilvanya'ya doğru yola çıktık...
Pensilvanya ABD'nin 50 eyaletinden biri... İlk anayasanın yazıldığı eyalet olması ve daha sınırda " Bağımsızlık" vurgusuna dikkat çekilmesi önemli olduğunu da gösteriyor.
Son on yıldır bizim ülke insanları için de önemli. Çünkü Fethullah Gülen orada adeta bir sürgün hayatı yaşıyor.
Bu nedenle Anadolu'dan, hatta dünyanın farklı coğrafyalarından binlerce insan Pensilvanya'ya akın ediyor.
Daha yola çıkarken oraya "kamp" denildiğini öğreniyorum. Belli ki çok sayıda insan geliyor, hatta orada kalıyor ki böyle niteleniyor.
Bir süre sonra namaz kılmak isteyen arkadaşlar için New Jersey'de ağırlıkla Türklerin yaşadığı bir semtteki "Ulu Cami" nin önünde duruyoruz.
Çevre ağırlıkla Türk işletmeleriyle dolu... İstanbul Market, Konya Etli Pide gibi... Biz de New Jersey'de Konya'nın etli pidesini yiyip yeniden yola çıkıyoruz.
Yaklaşık 1 saat sonra ormanlık bir yola sapıyoruz. Çok sürmeden rehberimiz"kampa yaklaşıyoruz" diyor.
Çevrede tek tek villa türü binalar ağırlıkta. Çok sürmeden de Saylorsburg yazan levha çıkıyor karşımıza... 
"İşte geldik..." diyor rehberimiz.
Dikkatle çevreye bakıyorum. Önümüzde çift kanatlı elektronik bir demir kapı ve birkaç görevlinin olduğu bir kulübe var. 

Türkiye'yi hatırlatıyor 
Biraz bekliyoruz. Çevrede güvenlik kameraları olduğu söyleniyor. Kar yağmıyor ama sert soğuk insanı çarpıyor. Ve demir kapı açılıyor. Tam içeri girecekken güvenlik nedeniyle cep telefonlarımız alınıyor.
Yaklaşık iki saat sonra Pensilvanya Eyaleti'nin her yanı ormanlık bölgesinde içinde Türkiyeli bir kanaat önderinin, bir sivil toplum liderinin veya küçümsenerek söylenen " Taşralı Bir İmam" ın ne derseniz deyin, sürgün hayatına mahkûm edildiği "kamp" tayız.
Doğru o geceyi geçireceğimiz villaya gidiyoruz. İçeri girdiğimde hiçbir şey yabancı gelmiyor bana. Ayakkabıların çıkartılıp konulduğu dolap, salon ve odalara konulan, yatak olmaya uygun kanepeler ve duvarlarda Fethullah Gülen sözleri...
Her şey Türkiye'yi hatırlatıyor...
Geceyi orda geçiyoruz.
Kahvaltıda Fethullah Gülen Hoca'yla buluşacağız. Sabah sekiz gibi kaldığımız villadan çıkıyoruz.
Kar hafif hafif yağıyor. Ana binaya doğru yürüyoruz. Çevreye bakıyorum... Müthiş güzel ormanlık bir alan. Tam ortalarda büyük bir inşaat sürüyor. Yeni merkez bina olduğu söyleniyor. Anlaşılan bu kampa kalıcı gözüyle bakılıyor.
Onun çevresinde de Türkiye'den ve başka bölgelerden gelen insanların kaldığı ikiüç katlı çok sayıda villa var.
Sonradan öğreniyorum, her gün yaklaşık 30-40 kişi bu villalarda misafir ediliyor. 
Biraz yürüdükten sonra ana binaya giriyoruz. İçerisi bir hayli kalabalık. Bir yanda gençler mutfaktan kahvaltılıkları masalara taşıyor. Misafirler ise ayakta üç beş kişilik kümeler halinde ve sessizce bekliyorlar. 

Gurbet yaşlandırmış 
Hem kahvaltı salonunu hem de insanların kümelendiği ara bölmeyi geziyorum. İki ayrı yere, Fethullah Gülen'e dünyanın dört bir yanından getirilen hediyelerin sergilendiği cam bölmeler yapılmış...
Bir yerde Anadolu'dan gönderilen el yapımı bir kağnı arabası, bir başka bölümde bir tank...
Biri Kosova'dan gelmiş öteki Azerbaycan'dan, Mısır'dan... Simgesel, küçük yerel hediyeler...
Biz de, kalabalık da Fethullah Gülen'in kahvaltıya inmesini bekliyoruz. Ve saat 8 civarında hoca bulunduğumuz alana doğru geliyor...
Yürümekte biraz zorlandığı hemen fark ediliyor.
Tam on yıl önce SabahAtv'nin İkitelli binasında yakından gördüğüm Fethullah Hoca'yı yıllar ve gurbet bir hayli yaşlandırmış...
Karşısındaki insana incelikle ilgi gösteren, mütevazılığıyla insanı etkileyen Gülen Hoca, tek tek elimizi sıktıktan sonra kahvaltı salonuna geçiyoruz.
Biz gazetecileri yakınına oturtuyor.
Ve kahvaltı başlıyor.
Derin bir sessizlik hâkim salona. Sadece çatal bıçak ve çay yetiştirmeye çalışan gençlerin ayak sesleri hissediliyor.
Bir süre hiç kimse konuşmadan kahvaltısını yapıyor.
Bu sessizliği Hoca'nın ilaçları ve çay üzerine söyledikleri bozuyor ve bizim merakla beklediğimiz sohbet başlıyor. Bu sohbet biraz da biz üç gazetecinin soruları ekseninde gelişiyor. 
Çok derine inmeden, pek çok konuda gelişen bir sohbet söz konusu. O sohbetin içinde yerel seçimler de, Ergenekon dava süreci de, GATA'ya yatay geçiş yapanlar da, Demirel ve Cindoruk da, Neoconlara karşı Neoosmanlılar yaklaşımı da var.
Dipnot : Sabah Gazetesi Yazarı - MAHMUT ÖVÜR
Sabah Gazetesi yazarı Mahmut Övür Cüneyt Özdemir tarafından sunulan 5N1K Programı'na katıldı. Mahmut Övür, Fethullah Gülen Hocaefendi ile görüşmesinde Ergenekon davası, Ak Parti, Yerel seçimler ve AB'ye ilişkin sorularına aldığı cevapları anlatıyor. 

0 Teksas'ta Fethullah Gülen'in ne işi var?

 Sahnede çok güzel genç bir kız; Adı Juliana ... Şarkısını söylemeden önce şöyle diyor: 

"Sizlere El Paso'dan kucak dolusu sevgiler getirdim..." 
El Paso nere, Türkiye nere... 
Meksika sınırındaki El Paso'lu Juliana Cuartes bu sözleri Houston'da Türkçe söylüyor. Sonra da "Kızım Diyor" u söylemeye başlıyor hüzünlü ve buğulu sesiyle: "Ben ne zaman bir of çeksem hatırıma annem geliyor..." 
Onu San Antoniolu, Dallaslı, Houstonlu diğer çocuklar izliyor. 
Kimi Necip Fazıl'dan, Ömer Lütfü Mete'den şiir okuyor, kimi Gesi Bağları'nı söylüyor, kimileri de Silifke'nin kaşıklı halk oyunlarını oynuyor.
Fethullah Gülen Hareketi'nin içinde yer alan Cosmos Vakfı tarafından Teksas Eyaleti'nin Houston kentinde düzenlenen "Türkçe Olimpiyatı"ndayız. 
Türkiye'ye dünyanın dört bir yanından konuk gelen farklı renklerden, farklı din ve dillerden çocukların Türkçe konuşmalarına az çok aşinayız.
Ama aynı şeyi Türkiye'nin 10 bin kilometre uzağında, ABD'nin Houston şehrinde izlemek gerçekten ilginç ve bir o kadar da etkileyici.
Burada sadece sahneye çıkan o çocuklar yok. Onları izlemeye gelen aileleri de var.
Etkinlik boyunca coşku ve sempatiyle Türkçe şiir okuyan, şarkı söyleyen, çocukları izleyip alkışladılar.
Siyah, beyaz, Hispanik, Asyalı tüm Amerikalılar oradaydı.
Ve hepsinin kafasında yeni bir Türkiye imajı doğuyordu.
Bunu en iyi biçimde seçimle gelen bölge vali yardımcısı Judge Ed Emmett ifade etti: 
"Yıllar önce bir garsondan Türkiye adını duymuştum. Ama şimdi çok daha fazla insan tanıyor ve Türkiye'yi biliyorum. Bu etkinliklerle Amerika çok kültürlü bir yapıya kavuşuyor." 

Türkiye'yi duyunca şaşırmıyorlar 
15-20 yıl önce böyle bir olasılıktan söz edilse kimse inanmazdı.
O dönemlerde onlar bizi hiç tanımıyor, biz ise daha çok Hollywood'un kovboy filmlerinden, Türkiye'yi kasıp kavuran Ceyar'lı Dallas dizisinden, Bush'un memleketi olmasından ya da rahmetli Turgut Özal'ın kalp ameliyatından Houston'u biliyorduk, biraz da Teksas'tan haberdardık.
Peki ya şimdi? 
Şimdi Houston'da, Dallas veya El Paso'da Türkiye dediğinizde en azından kent merkezlerinde artık kimse dönüp yüzünüze şaşkın şaşkın bakmıyor. 
Hatta alışveriş merkezlerine sorsanız çok rahat biçimde birkaç Türkiyeliyi bulma şansınız bile var.
Ama daha önemlisi Fethullah Gülen Hareketi içinde yer alan vakıfların Teksas'ın dört büyük şehrinde kurdukları okullar gerçeği... 

Gönüllü Türkiye reklamı 
O okullarda yaklaşık 8 bin öğrenci eğitim görüyor.
Onlarca Türk öğretmen bu okullarda görev yapıyor. Ve her biri birer gönüllü reklamcı gibi Türkiye'yi dünyaya tanıtıyor.
Bu durumda dünyanın bir ucu Teksas'ta okullar açmanın ne anlama geldiği açık değil mi? 
Daha önce de bu okulları ziyaret eden biri olarak her defasında hep aynı sorunun cevabını aradım: 
"Acaba Türkiye'de bu okullarda nasıl bir eğitim verildiğini ve Türkiye'ye hizmet edildiğini görecek bir devletaklı yok mu?" 
Çünkü o okullara girdiğinizde iki şey hiç değişmiyor: Biri o ülkenin bayrağının yanında bir Türk bayrağı, diğeri de resmi diller yanında Türkçenin seçmeli ders olarak okutulması...
Bu okullar, farklı diller, dinler, renkler ve kıtalar arasında tam bir barış köprüsü kuruyor. 
Ve ortaya yavaş yavaş da olsa "Küresel çağın barış çocukları" çıkıyor. Bu çaba sadece alkışlanır.

Dipnot : Sabah Gazetesi Yazarı - MAHMUT ÖVÜR

14 Eylül 2011 Çarşamba

0 Ergenekon Belgelerinde Fethullah Gülen ve Cemaat - Nedim Şener


Ergenekon Belgelerinde Fethullah Gülen ve Cemaat - Nedim Şener
Cemaat mi?, Hareket mi, Örgüt mü?
Faethullah Gülen Hareketi (FGH), Gönüllüler Hareketi (GH), F Tipi yapılanma ya da Fethullahçılar ne derseniz deyin, cemaatin en önemli sorunu şeffaflıktır.
Demokrasilerde –yasalara aykırı olmadığı sürece- hiç kimse, kimsenin örgütlenme hakkına karışamaz ve herhangi bir hareket veya faaliyet etrafında toplanmasına engel olamaz.
Fethullah Gülen 10 bin kilometre uzaktan Pensilvanya’dan yaptığı “Elimde olsa mezardan ölüleri kaldırıp evet oyu verdirirdim.” açıklaması ile Türkiye’de Anayasa değişikliğinin kaderi değişebiliyorsa, ne kendisi ne de cemaati şeffaflık taleplerine kayıtsız kalamaz. Çünkü o artık bir ülkenin kaderi üzerinde etkisi olacak noktaya gelmiş demektir. Demokrasi üzerinde yeni bir ‘vesayet’ kurumu mu yoksa bir iyilik hareketi mi olduğuna şeffaflaştıkça karar verilecektir.
IHH’nın Gazze’ye götürdüğü yardım gemisi konusunda “Yardımı götürmeye kalkışmadan önce İsrail ile gerekli görüşmelerin yapılması gerekirdi.” diyerek Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin açıklamalarının tersine tavır alıyorsa bu gücü nereden bulduğunun bilinmesi gerekir.
“Bu işte bir Gatakulli” var diyerek henüz kesinleşmemiş Ergenekon davası hakkında hüküm açıklıyorsa eleştirilere de açık olması gerekir.
Bu kitap, Ergenekon iddianamelerinin ek klasörleri içinde yer alan MİT, polis ve jandarma raporlarına dayanıyor. Şeffaflık taleplerine kayıtsız kalan cemaatin işleyişini resmi belgelere dayalı olarak anlatıyor. Belgeler doğruysa neden şaffaf olamayacağı konusunda da cevap niteliği taşıyor.
Çoğu istihbarat raporları olan bu belgeler son günlerdeki tartışmalar ışığında okunduğunda daha da önem kazanıyor.

Fileserve
http://www.fileserve.com/file/5Z7ywVV/Ergnkn-Cmt-By-GizemLi.rar

Rapidshare
https://rapidshare.com/files/3748064861/Ergnkn-Cmt-By-GizemLi.rar