İlker Başbuğ’un Harp Akademileri’nde yaptığı konuşma önümüzdeki günlerde çok tartışılacak. Başbuğ’un konuşması üzerinde oldukça özenle çalışılmış bir söylev özelliği taşıyor.
Başbuğ’un konuşma metni pek çok siyaset bilimci, felsefeci, sosyoloğa atıfta bulunuyordu. Metnin içerisinde Samuel HUNTINGTON, Morris JANOWITZ , Eliot COHEN, Max Weber, Chaim Kaufmann, Raymond Aron gibi sosyal bilimcilere referanslar vardı.
Metnin üç temel başlıkta vurgulu olduğu söylenebilir:
Ordu ve demokratik sistem
Kürt sorunu
İslami cemaatler
Başbuğ, her şeyden önce sivil iradeye saygılı olduklarını ifade etti. Kendilerinin demokratik kurullar aracılığı ile sivil dünyaya güvenlik sorunlarını iletmekle yükümlü olduklarının altını çizdi. Bu anlamda Başbuğ, siyasetin içinde değiliz dedi. Başbuğ sözleri ile o sırada yaptığı konuşmanın siyasete müdahale değil, demokratik teamüller için görüş aktarımı olduğunu ifade etmiş oldu.
Kürt Sorunu
Başbuğ’un konuşmasının belki de en can alıcı bölümü Kürt meselesi üzerineydi. Bu konuda oldukça hassas bir dil kullandı. Son dönemde Obama’nın gelişi ve Kuzey Irak’ta yaşanan gelişmeler ile gündeme gelen Kürt sorununda açılım beklentisine ordu cephesinden yanıt vermiş oldu.
Başbuğ’un konuşmasında bu anlamdan çıkan ordunun Kürt meselesinde çözüme karşı olmadığı idi. Ancak bu konudaki olurlar ve olmazlar da metnin içinde ifade edilmişti.
Başbuğ’un modern toplumda birincil ve ikincil kimliklerden söz etmesinden çıkan sonuç Kürt sorununa yurttaşlık çözümü içinde karşı olmadıklarıydı. Birincil kimliği birleştirici bir yurttaşlık kimliği olarak açıklarken, ikincil kimliği kültürel aidiyet ile açıkladı. Birincil kimliği siyasal yapı içerisinde değişmez ve tek olarak ele alan, bu alanda üniter yapıya bağlılık şartı koyan Başbuğ bu anlamda Kürt sorununa siyasi çözüme de karşı olduklarını ifade etmiş oldu.
Ancak ikincil kimliklerde tam bir özgürlükten bahsetti. Bu anlamda kültürel özgürlüğün kendileri için sorun teşkil etmediğini ifade etmiş oldu. Eğer Başbuğ’un konuşması referans alınarak Kürt açılımı yapılacaksa bunun daha çok kültürel ve sosyal bir açılım olacağı söylenebilir.
Başbuğ terörün yayılmasına neden olan sosyal yapının çözümü beklentisini açıklarken, ekonomik açılımların gerekliliğini de vurguladı. Konuşmada dikkat çekici noktalardan biri de çocukları dağda olan aileleri anlamak üzerineydi. Bu konuyla ilgili olarak, teröristlerin kriminal suçlular olduklarını da vurguladı ve “bizim için, teröristleri sağ yakalamak, onları her kriminal suçlu gibi adaletin karşısına çıkarmak önemlidir” dedi.
İslami Cemaatler
Başbuğ’un önemle altını çizdiği diğer bir mesele ise İslami cemaatlerdi. Başbuğ dine karşı olmadıklarını, insanların dinini yaşama özgürlüğüne saygı duyduklarını ifade etti. İlker Başbuğ, konuşmasında askerlik mesleği içerisinde kullanılan “şehit” ve “peygamber ocağı” gibi ifadeleri hatırlatarak ordunun halk için kutsallardan biri olduğunu hatırlattı.
Ancak Başbuğ, dini cemaatlerin yaşanan dini, ekonomik ve siyasi nedenlerle manipüle ettiğini anlattı. Bu noktada cemaatlerin tek tip bir toplum projesi ile ortaya çıktığını hatırlattı. Bunun Weber’den verdiği örnekle liberalizme de aykırı olduğunu söyleyen Başbuğ şöyle konuştu: “Bugün bazı cemaatler öncelikle bir ekonomik güç olmaya ve daha sonrada sosyo-politik yaşamı biçimlendirmeye, dine bağlı bir tek tip yaşam tarzı olarak sosyal kimliklerini ortaya koymaya çalışmaktadırlar.” Başbuğ’un bu sözleri, özellikle Fethullah Gülen cemaatinden duyulan rahatsızlık olarak yorumlandı.
Sonuç
Başbuğ’un konuşmasındaki alt metinler okunduğunda “Kürt Sorununa siyasal değil, sosyal ve kültürel çözüm” ve “cemaatlerin toplumsallaşmasından duyulan rahatsızlık” dikkat çekti.
Başbuğ’un felsefi olarak aydınlanmacı bir liberal bir felsefeye sık sık atıfta bulunması da dikkat çekti. Bu anlamda aydınlanmacı liberalizmin ferdiyetçiliğini savunan Başbuğ, tarikatları ve etnisitenin egemenliğini savunan neo liberaller ile farkını da ortaya koymuş oldu.
Üslup olarak oldukça yumuşak, diyaloğa açık bir dil kullandı. Bu anlamda Başbuğ’dan Ergenekon operasyonunun yarattığı psikoloji ile sert bir çıkış bekleyenler hayal kırıklığına uğradı.
Odatv.com
Odatv.com
1 yorum:
«Mektebe Cizre'de, Şırnak'ta, Silopi'de giden yavrularımıza Atatürk'ün büyüklüğünü öğreten TÜRK muallimlere olduğu kadar; İstanbul, Ankara, İzmir'de giden yavrularımıza NATO'nun ‘yaşamsal ve de dirimsel’ önemini öğretecek KÜRT muallimlere de ihtiyacımız vardır»! Başbuğ paşam şöyle güzel bir kelâm etmiş olsa idi, O'nu mapus damlarına kim koyabilirdi?
Yorum Gönder