Pages

kürtçe etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
kürtçe etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

16 Ağustos 2011 Salı

0 Kürt'lerin Efsanevi Dengbêji Karapêtê Xaço


Kürt'lerin Efsanevi Dengbêji Karapêtê Xaço

Çocuktum. Neredeyse bundan kırk yıl önceydi. Diyarbekirin yakıcı, kavurucu, gündüz güneşinde yumurta pişiren, yaz gecelerinde de uyumak için taht dediğimiz ahşaptan yapılma ve etrafı sıtara denilen beyaz cibinlikle çevrili toprak damlı şehir evlerinin sefalı mekânlarında sabahı getirmeye çalışırdık.


Bir Garip Garabêt


"Diyarbekir li rastêda
Olî camî di ortêda
Xvedê muradamın u bejna zırav bike
Nava text u starê da. " *

Dengbêj sesini duyduğumdan ve ilk dengbêji tanıdığımdan bu yana hep düşünmüşümdür. Acaba dünyanın bir başka coğrafyasında enstrümana bağlı kalmadan salt insan sesiyle müzik yapılan bir başka ülke var mıdır ? Cehaletimi okuyanlar bağışlasın ama bunca yıllık ömrümce ben duymadım. İşte dengbêjlik asıl böylesine bir müzikâl otantizmi bünyesinde barındırıyor gibi.
Çocuktum. Neredeyse bundan kırk yıl önceydi. Diyarbekirin yakıcı, kavurucu, gündüz güneşinde yumurta pişiren, yaz gecelerinde de uyumak için taht dediğimiz ahşaptan yapılma ve etrafı sıtara denilen beyaz cibinlikle çevrili toprak damlı şehir evlerinin sefalı mekânlarında sabahı getirmeye çalışırdık.
Gündüzün kavurucu sıcaklarının bazalt taşlarda yarattığı sıcaklık, istesek de avluda ya da toprak damın altında uyku tutmaya izin vermezdi. Biraz da böylesine bulunmuş bir yaşam becerisiydi yaz akşamlarının dam sefası.
Diyarbekir gündüzünün parke taşlı daracık sokaklarının komşu yarenliği, akşamları damlarda bitişik komşularla bir başka şekilde sürerdi. Örnek olsun diyedir. Toprağı bol olsun bitişik komşumuz Şeyh Ali amca kılıç artığı eşi Fatma teyzeye, sırf komşulara espri konusu olsun diye biraz da sesini yükselterek derdi ki ;

" İsfahanda işlerem,
Xençerımi gümüşlerem,
Fatê kafam kızarsa
Hem öperem hem dişlerem." İfadesi ortalığı neşeye boğardı.

Sırt üstü tahtta uzanmış ve avuçlarımızla gök yüzünün silme yıldızlarını toplayacakmış gibi duygularla yüklüyken, birden çok da uzak olmayan bir komşu damın tahtındaki radyodan bir dengbêj sesi alıp bir yerlere götürürdü dinleyenleri. Nereden bilebilirdim ki ;

" Lo lo Diyarbekir bi dikan e
Wele berê wan dikanan
Li baxçe û hasîlan e "

diye başlayan o günlerin tutkulu ve yasaklı sözlerinin sahibinin Karabetê Xaço olacağını.

Sonrasında o radyonun kimliğini merak edip öğrenecektim 1960'lı yılların sonu ve Erivan Radyosu'ydu o radyo. Radyo ê Dengê Erîvan ê , Kilamên Cemeta Kurdan ( Erivan radyosunun sesi, Kürtçe Şarkılar ) diye başlayarak Lawikê Metînî, Dêre sore biçuk e, Bawê Fexriya parçalarının cızırtılı seslerle ünlenen dinleyicileriydik.

Bu denli uzunca bir girizgahtan sonra sözü bende derin izler bırakan Salihê Kevîrbiri'nin Karabetê Xaço kitabına** getirmek istiyorum. Salih'in kitabını geçtiğimiz 2002 yılının 2 Ağustosunu 3 Ağustosa bağlayan gününde ve bana göre de çok anlamlı bir günde okumuştum.

Bütün yazılı ve görsel basın söz ve ağız birliği etmişçesine " Kürtçe serbest " diyorlardı. Yine yakın zamanda Diyarbakır Büyükşehir Belediyesinin ikinci kültür, sanat festivalinde Muhsin Kızılkaya'nın yönettiği " Dengbêjler Divanı"nı izlemiştim. Ve hemen ardından epeyce dışarıdan olsa da Yaşar Kemal'in iyice edebiyat yaptığı "Karıncanın su içtiği "kitabından Dengbêj Uso 'nun sesinden kuşların piri Feqîyê Teyran'ı okumuştum.

Bütün bunlar zamanlama açısından sanki Salih'in kitabı ile örtüşüyordu. Kitapta da ifadesini bulduğu gibi, Erivan radyosu bir dönem Kürtlerin kalplerinin aynası olmuştu da...Neden o radyodan seslerini dinlediklerimizin tümü değil de bir kaçı beni etkilemişti...Belki de en çok bu sorunun yanıtını aramaya itmişti Salihê Kevirbîri beni.

Bir masal devi sanki Karabet, sırtını bir zamanların yasak bölgesi sayılan Meleto Dağına dayamış ; Kevanê Qîre , Deşta Bîşerîyê ve El Medina (Batman)'ya karşı kılam söylüyor. Söylüyor, söylemesine ya ! peki beni neden Erivan radyosunda bir dolu dengbêj, stranbêj seslerini dillendirdiği halde ; iki komşu yerleşim biriminden yetişen, Bişêri ve Sason'lu Aram ê Dikran'la Karabetê Xaço etkiliyor.

Belki de coğrafyanın müzikâlitesinin gizi diye düşünmeden ve kendi kavlimce yorum getirmeden de edemiyorum.

Kitaba baş vuruyorum bu yorumumu güçlendirmek adına...Hemen bir sürprizle karşılaşıyorum. Halep'te kendisine verilen pasaporttan anlaşıldığı kadarıyla, Karabetê Xaço 3 Eylül 1900'de Diyarbekir'de doğmuş. Ayrıca Aram'ın da bir tarafı Silvan, nam-ı diğer Farkin'e dayanır. Sonuç da Silvan da Diyarbekir'in ilçesi.

Bir başka çarpıcı ilginçlik ise ; ikisi de Ermeni, ama beslendikleri kaynak ve de geliştirmeye çalıştıkları Kürt kültürü ve müziği....

" Ez pîr dibim, dil pir nabe. " diyor Salih'e 102 yaşındaki Karabêt. Ve ekliyor ; " Dengbêj odur ki ; yedi gece ve gündüz kılam söylese de hala söyleyecek kılamı olandır." Bu yargıya niye varmış Karabêt, çünkü kılıç artığıdır ve kardeşi öldüğü gün bile ağlamamış, kılam söylemiştir.

Evet söylemiştir. Halen de kılam söylemeyi sürdürmektedir de. Peki sonuç nedir ? Yaban ellerde koskoca bir yoksulluktur kısmetine düşen. Ermenistan'ın insanı tir tir titreten soğuğunda çoğu kez bir dal yakacak odunu bulamadığı günlerde yatağından çıkamamaktır Karabêt'in garipliği ve Salih'in tanıklığı.

Yıllar önce Ankara'da genç bir Mülkiye öğrencisi iken 1976'larda Sovyet Elçiliğine gitmiştim.Elçilik yetkililerinden Erivan'da yaşayan Kürtlerle ilgili yayın sormuştum. Yanıt vahimdi. Vahim olduğu kadar da çarpıcıydı. Sovyetlerde böyle bir halk yaşamıyordu. Derinden yaralanmıştım. Ben ki Allah'ına kadar Sosyalisttim. Ve de halkların ancak Sosyalizmle haklarına kavuşacağı tezleriyle yetişmiştim. Ama "Reel Sosyalizm" yok, diyordu işte, kader utansın. Peki ala o halde o Erivan radyosundaki Kürtçe kılamlar da neyin nesiydi. Yoksa onlar da Sovyetlerin dağ Rus'ları falan olmasındı !

Salihê Kevirbirî'nin Karabet ê Xaço'su buna da verilmiş okkalı bir yanıt belki de...

* Diyarbakır yerinde durmaktadır
Ulu Cami ise tam da orta yerde.
Tanrı benimle birlikte zarif boylu sevdiğimin de dileğini,
Taht ve sıtaranın içinde tamamlasın.

** Salihê Kevirbirî, Karabetê Xaço. Si Yayınları. İstanbul.
-------------------------------------
O bir asırlık çınardı.Tam bir asıra sığdırdı yaşamını.
Bir gün Kürtlerin gizli kalan, yasaklanan tarihi yazıldığında, gün ışığına çıkarıldığında, öyle zannediyorum ki dengbejlerin önemleri ve yerleri ayrıyaten bir inceleme dalı olacaktır. İşte bu dengbejlerin içinde de olmazsa olmazlardan biriside Karapete Xaço dur.O dengbejlerin piridir, üstadıdır. Onun 1902 de başlayan yaşam hikayesi tamda bir acılar tarihidir.
Yaşamı geçen yıl , 2005 yılında 16 ocakta, fiilen son buldu ama gönüllerdeki yeri her zaman baki. Onun hakkında yazan bir gazetecinin şu sözleri çok anlamlı: "Karapete Xaço Ermenidir. Ama iddia edebilirim ki, bütün Kürtlerden yada Kürt sanatçılardan hiç biri diyemez ki ben Karapete Xaçodan daha fazla Kürt kültürüne ve sanatına hizmet ettim yada sahip çıktım.Üstelik Kürtlerin de ona çok fazla bir faydası olmadı. Ona destek sunma, onun gelişme imkanlarını yaratma gibi bir durum olmadı. Bu da, Kürtlerin toplumsal sorunlarından ve gericiliğin, parçalanmışlığın etkisinden kaynaklıdır.

Kürtlerin ezilen bir halk olma durumu, fakirliklerinin de etkisinin payı var. Dolayısıyla istenilen düzeyde kendi sanatçılarına, kültürüne değer verilemiyor. Halbu ki, hepimiz biliyoruz: dille yapılan sanat, yani söylenen stranlarla (serhat bölgesinde kılam denilir buna ) Kürt dili ve kültür değerleri her şeye rağmen korunuyor.

Denbejlik geleneğini sürdüren sanatçıların ve eserlerinin şahsında, Kürt insanı kendi kültürünü ve kimliğini koruyabilmiştir. Ama buna rağmen kendi sanatçılarına ve değer olarak büyüyen süren kültürel taşıyıcılarını yeteri kadar sahiplenemedi. Bunlardan bir tanesi de Karapete Xaçodur....

Yüzlerce amatörce doldurulmuş kaseti vardı. Çoğu birilerinin istekleri üzerine, karşılıksız doldurduğu kasetlerden oluşuyor. Bu insanlardan bazıları, bunları daha sonra götürüp, çoğaltarak ticari gelir haline getirmişler. O da diğer bir çok dengbêj gibi kasetlerinin telif haklarını veya anlaşmalarını hiçbir zaman yapmamıştır. Bu onun samimiyetini ve insanlara olan güvenini gösteriyordu." Karapete Xaço, Ermeni ve Kürt uluslarının birbiriyle kesişen, çatışan yazgılarının bir sembolu, ortak duyarlılıklarının bir sesiydi.bu asırlık çınar göçtüğünde arkasında binlerce kılama sığmayan bir hoş seda, büyük bir kültürel miras bıraktı bizlere.

Kürt ve Ermeni halklarının bu ortak değerinin Aziz hatırası önünde saygıyla eğiliyoruz.

Not:Göz yaşları altında toprağa verilen Karapete Xaço, ardından binlerce klam ve çok sayıda Kürtçe kaset bıraktı.
1-Eyşana Elî
2-Zembîlfiroş
3-Genc Xelîl
4-Xumxumê
5-Hesenîko
6-Lê dihol e
7-Bişêriyo
8-Lê lê Edûlê
9-Xezal
10-Filîtê Qutu
11-Silêmanê Mistî
12-De Xalo
13-Mîrzikê Zaza
14-Lawikê Metînî(dayîkê)
15-Evdalê Zeynê
16-Hey babikê
17-Nûrê
18-Ay lo Mîro
19-Mîro wayê
20-Derwêşê Evdî
21-Yane yane
22-Lo dilo
23-Diyarbekir
24-Lê Canê
25-Saliho û Nûrê

KARABETE XACO VİDEOLARI



0 Dayike Ayşe Şan Kürtçenin Yürekten Gelen Sesi


Sahipsiz ve yalnız bir Kürt Kadını, yalnız kaldı çocuklarında ayrı onları göremeden yalnız tek başına vefat etti.

1963 yılında ekonomik sıkıntılar nedeniyle sanatın merkezi olarak gördüğü İstanbul’un yolunu tutar.

İstanbul’da Kürtçe ve Türkçe konserler verir. ‘Ez Xezalım’ adlı parçasıyla ünlenir, daha sonra çıkardığı Kürtçe-Türkçe ilk kaseti, onun tanınmasına sağlar. Ancak Ayşe Şan’ın tanınması, onun üzerindeki baskıları azaltmak bir yana, bilakis artırır. Kürtçe müziğin yasak olduğu bu yıllarda baskılara daha fazla dayanamayan Şan, Türkiye’yi terk ederek Almanya’ya gider. Burada sanat ve yaşam mücadelesini sürdürmeye çalışırken 18 aylık kızı Şahnaz’ı yitirir. Direndiği baskılara bir de duygu dünyasındaki bu büyük yıkım eklenir. (Şan’ın dillere destan “Qederê” adlı parçası bu yıllarda yazılır ve söylenir.)
Bir süre burada yaşadıktan sonra şartların uygun hale geldiğini düşünüp Almanya’dan İstanbul’a geri döner. Fakat İstanbul’da yaşamı umduğu gibi iyi gitmez. Artık üç çocuk sahibi bir anne olan Şan bu kez, söylediği şarkılar nedeniyle baskı ve tehditler ile karşılaşır. Çocuklarının da bu durumda kendisini yalnız bırakması üzerine 1979 yılında Bağdat’ın yolunu tutar.
Bağdat’ın Sesi Radyosu’nda Eyşana Eli adıyla sesini duyurmaya başlar. Dönemin Hewler Valisi’nin daveti üzerine Hewler’e giden Şan bir çok konser verir. Burada bir çok sanatçıyla tanışma fırsatı bulur.Ayşe Şan’ın hayatından etkilenen sanatçı Cizrawi, ‘Le le le waye, Eyşane le waye, çav biçuke le waye..’ gibi Ayşe Şan’nın aşkını dilendiren şarkılar seslendirir.
Ayşe Şan, kardeş ve akrabalarının ölüm tehditleri yüzünden doğduğu, hayatının ilk yıllarını geçirdiği ve çok sevdiğini her fırsatta dile getirdiği Diyarbakır’a bir daha gidemez. Sadece annesinin ona sahip çıkması, sevdiği şehre gitmesi için yeterli olmaz.
Kendi hayatında tanık olduğu yalnızlık ve baskıyı şarkılarında dillendiren Ayşe Şan, yine de bütün acılarını vakur bir şekilde karşılamanın yanında, Ezilmişliğin üstünü örten perdenin arkasını gören, bilinçli bir sanatçı olarak; Ezilmişliğin kendisiyle beraber büyük acı ve keder getirdiğini söyler.
Ayşe Şan’ın acı ve keder dolu yaşamına kanser hastalığı eklenir.Ölümünden önce son kez kızını görmek isteyen anneye akrabaları izin vermediği gibi, annesinin mezarını bile bir kez olsun ziyaret etmesine izin verilmez. Bu olay Ayşe Şan’ın hayatında büyük bir yara açar. Ayşe Şan, bu acısını, müzik duygusunda derin izler bırakan bu olay sonucunda ‘Dayike’ şarkısıyla dillendirir. Bir dönemin bütün gençlerini etkileyerek o dönemin efsanesi haline gelmiştir.Zorluklarla dolu olan hayatı gurbet elde tek başına mücadele ve sıkıntılarla geçmiştir.Ayşe Şan 18 Aralık 1996 yılında İzmir’de kanser hastalığına yenik düşerek, yaşamını yitirerek aramızdan ayrıldı.


Bazı Şarkıları


  • Ez Xezalım
  • Qederê
  • Dayikê
  • Lê lê bêmal
  • Lorkê lorkê
  • Daykê qurban
  • Qederê yar
  • Cemîle here were
  • Xezal
  • Lê lê dînê
  • Xivşê
  • Kirasê te melese
  • Yar Meyro
  • Derdê hewiyê
  • Hepsîyo
  • Min tu dibu
  • Memê Alan
  • Nazliyê
  • Wey Saliho Kurmam

    ---------------------------------------------------------------------------------------------------



    Kürt müziğinin efsanevi simgesi


    Kürt müziğinin efsanevi kadın seslerindendi… İnsan duygusundan bir daha asla silinmeyecek olan bir mühürdü onun tınıları. Ayşe Şan dediklerinde, radyonun başına toplanırdı cümle Kürtler. Yanık, kor gibi, kızıl kadife gibi bir sesi vardı. Bütün Kürdistan onun sesini duymak için elinden geleni yapardı, ama kimse bilmezdi yine de Eyşê’nin nasıl çileli bir hayat yaşadığı... 

    Oysa onun bütün yaşamı sürgünde geçmişti. Diyarbakır’dan Antep’e, oradan İstanbul’a, Almanya’ya, Bağdat’a, Hewler’e ve en sonunda yaşamını sonlandıracağı İzmir’e... Bir çile abidesi yaşamı vardı Ayşe Şan’ın. Aramızdan ayrılalı tam 10 yıl geçti.

    Ölümünden sonra da üzerindeki baskı ve şiddet sona 
    ermedi. 1996 yılında yakalandığı kanser hastalığı nedeniyle İzmir’de yaşamını kaybeden Ayşe Şan’ın son isteği olan Diyarbakır’a gömülme vasiyeti de yerine getirilemedi henüz. 

    GERİCİLİĞE KARŞI YAŞAM BOYU DİRENİŞ 

    Çünkü Ayşe Şan, Kürtlerin yabancısı olmadığı baskı ve şiddete, gericiliğin dehşet verici öfkesine en sert biçimde maruz kaldı yaşamı boyunca. Bir insan için her zaman “çok ağır” gelecek olan hikayesi daha çocuk yaşında başlamıştı... Eyşana Kurd, Eyşe Xan, Eyşana Eli olarak ta tanınan, Qederê ve Dayikê gibi unutulmaz şarkılara da imza atan Ayşe Şan’ın hayatı, 1938 yılında Diyarbakır’da başladı. Babası da denjbêjdi ve küçük yaşta müzikle tanıştı. 

    Baba evinde kurulan dengbêj divanlarıyla yaşama gözlerini açan Ayşe Şan, sanat hayatına mevlitlerle, yani dini şarkılar söyleyerek başlar. Dokuz yaşında babasını yitiren Şan, çevresinin, kadınların şarkı söylemesine şiddetle karşı çıkması ve maruz kaldığı feodal baskılar nedeniyle genç yaşta Diyarbakır’dan ayrılarak Antep’in yolunu tutar. Antep’te sanat yaşamına ilk ciddi adımı atan Ayşe Şan, Kürtçenin yasak olması nedeniyle radyoda Türkçe şarkılar söylemeye başlar. İki yıl boyunca bunu sürdüren Şan, 1963 yılında sanatın merkezi olarak gördüğü İstanbul’un yolunu tutar. 

    İstanbul’da Kürtçe ve Türkçe konserler verir. İlk ünlenen şarkısı ‘Ez Xezalım’ adlı parçadır. Kısa süre sonra çıkardığı Kürtçe-Türkçe ilk kaseti, onun tüm Kürdistan’da tanınmasına yol açacaktır. Ancak Ayşe Şan’ın tanınması, onun üzerindeki baskıları azaltmaz, bilakis artırır. Kürtlere ve Kürtçe diline yönelik tehditlerin en şiddetli dönemi olan bu yıllarda baskılara daha fazla dayanamayan Şan, Türkiye’yi terk ederek Almanya ya gider. Sürgünde sanatını sürdürmeye çalışan kadın sanatçı, burada 18 aylık kızı Şahnaz’ı yitirince direndiği baskılara bir de duygu dünyasındaki büyük yıkım eklenir. Şan’ın dillere destan “Qederê” adlı parçası bu yıllarda yazılır ve söylenir. 

    Şan, Almanya’da geçirdiği bu dönemin ardından yeniden İstanbul’a döner. Başlangıçta iyi bir evlilik yapacak ve üç çocuk doğuracaktır ama İstanbul’daki yaşamı da hiç iyi gitmeyecektir. Üç çocuk sahibi olan Şan bu kez, Kürtçe söylediği şarkılar nedeniyle devletin baskı ve tehditleri ile karşılaşır. Bu sırada çocuklarının da kendisini yalnız bırakması üzerine 1979 yılında Bağdat’ın yolunu tutar. 

    KÜRDİSTAN’DA CİZRAWÎ VE BERWARÎ İLE TANIŞMA 

    Ayşe Şan’ın bazı sanatçı arkadaşlarının yardımı ile Bağdat’ın Sesi Radyosu’nda Eyşana Eli adıyla sesini duyulmaya başlar. Dönemin Hewler Valisi’nin daveti üzerine Hewler’e giden Şan burada iki büyük Kürt sanatçısı, Mehmet Arif Cizrawi ve İsa Berwari ile tanışır. Cizrawi ve Berwari ile Güney Kürdistan’ın birçok yerinde konserler verir. 

    Ayşe Şan’ın hayatından etkilenen Cizrawi, ‘Le le le waye, Eyşane le waye, çav biçuke le waye..’ gibi Ayşe Şan’nın aşkını dilendiren şarkılar seslendirir. 

    Ayşe Şan, kardeş ve akrabalarının ölüm tehditleri yüzünden o çok sevdiği Diyarbakır’a hiç gidemez. Çünkü yakınlarına göre bir kadının, erkeklerin bulunduğu bir ortamda şarkı söylemesi büyük bir suçtur. Fakat bir tek annesi sahip çıkar Ayşe Şan’a, ancak ananın desteği de barış için yeterli olmaz. Kaldı ki ölümünden önce son kez kızını görmek isteyen anneye akrabaları izin vermeyecektir. Öfke bununla da bitmez ve bu feodal zihniyet, Ayşe Şan’a, annesinin mezarını ziyaret etmesi için bile izin vermez. Bu olay Ayşe Şan’ın hayatında büyük bir yara açar. Ayşe Şan, bu acısını, Kürdistanlıların belleğinde, müzik duygusunda derin izler bırakan ‘Dayike’ şarkısıyla dillendirir. 

    DAYİKÊ İLE ANALARIN ÇIĞLIĞINA DÖNÜŞTÜ 

    Ayşe Şan ‘Dayike’ ile artık Kürdistan’daki tüm annelerin yüreğinin sesi olmuştur. Kendi yaşamında tanık olduğu Kürtlerin acı ve baskı dolu yaşamını şarkılarında dilendiren Ayşe Şan, yine de bütün acılarını vakur bir şekilde karşılayacak ve şunları söyleyecektir: “Ezilmişlik, kendisiyle beraber büyük acı ve keder yaratır. Eğer bizim de özgür bir ülkemiz olsaydı, halkımız da kendi değerlerinin kıymetini bilirdi. Biz halkımız ve ülkemizin ezilmişliğine feda olacağız...” 

    Ayşe Şan'ın acı ve keder dolu yaşamı yakalandığı amansız kanser hastalığı nedeniyle 18 Aralık 1996 tarihinde İzmir’de son bulur. Doğduğu yer olan Diyarbakır'da gömülmeyi vasiyet etmiş olmasına rağmen, bu isteği yerine getirilmez. 

    Ayşe Şan’ın belleklerde derin izler bırakan bazı şarkıları şunlardır: Lê lê bêmal, Lorkê lorkê, Daykê qurban, Qederê yar, Cemîle here were, Xezal, Lê lê dînê, Xivşê, Kirasê te melese, Yar Meyro, Derdê hewiyê, Hepsîyo, Min tu dibu, Memê Alan, Nazliyê ve Wey Saliho Kurmam... 

    DAYİKÊ 

    Şivan Parwer de dahil çok sayıda ünlü Kürt sanatçısının seslendirdiği Şan’ın Dayikê parçası: 

    Dayîkê qorban ava çemê Diyarbekir îro diherike leme leme eeee 
    Dayîkê qorban pêl li pêlê dixe davê keleme 
    Wele îro dayîka min nexweşe waya min turine 
    Hêsrê çavê mi dêrana xwedê weke baranê biharê diherike, nasekine 
    Hey wax dayê xerîbim dayê, hey wax dayê nemînim dayê, 
    Hey wax dayê bêkesim dayê, bê te kesê min nemaye li vê dunyayê ez bimrim dayê 

    QEDERÊ 

    Şan’ın her zaman dillerden düşmeyen parçası “Qederê” 

    Were yar... Qederê yar 
    Qederê şer bikim mîna qederê xelkê tu ji min re nebûy yar 
    Te ez kirim peyakê rêdurê westiyayî peyayê piyadar 

    Tu bûy siwarekî bi rim û bi mirzaq 
    Li ser pişta sêwîxelqê bûy siwar 
    Yar yar yar qederê 
    tuyê li dawiyê buye gurekî 
    siba tu birçî ye har yar yar yar..... 

    Videoları