Pages

istanbul etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
istanbul etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

1 Eylül 2011 Perşembe

0 İstanbul’un fethine panoramik bakış

İstanbul, 556 yıl önce bugün fethedildi. Gündelik telaşlardan kurtarabilirseniz kendinizi, Topkapı Şehir Parkı’ndaki Panoramik 1453 Müzesi’ne düşürün yolunuzu. Kendinizi bir savaşın içinde bulmaya hazırsanız tabii, üzerinden askerlerin düştüğü, ateş toplarının atılıdğı surlar, devrilen atlar ve kılıç şakırtılarıyla çepeçevre kuşatılan bir müze bekliyor sizi…
Son zamanlarda hiç hayret etmediyseniz, hiç merak etmediyseniz temkinli olun, dünyann ilk tam panoramik müzesi büyülenme riski içeriyor.
fetih01
Bu müzede İstanbul her gün yeniden fethediliyor
Panoramik 1453 Müzesi’nin bir kusuru var, o da çok kalabalık olması. Bu kusurda da kıvanç duyulacak bir yan var tabii, kapısında kuyruk oluşan kaç müzemiz var ki! Ziyaretçilerin, ziyaret defterine “Her şey çok güzeldi; ama içerisi çok kalabalıktı” diye yazdığı, yetkililerin “Mümkünse hafta içi gelin, sabah erken saatlerde ya da ikindiden sonra rahat gezebilirsiniz” yollu tembihler yaptığı kaç müzemiz var? Bunca rağbet gören bir müzeyi sağır sultan bile duymuş olmalı; ama biz yine de varlığından söz edelim, tellalların cümle âlemi müzeye davet ettiği gün ola ki, bir sevgili okurumuz, yurtdışındadır, öteki hasta yatıyordur, biri o sırada mutfakta bulaşık yıkıyordur, diğeri dosyaların arasına gömülmüştür. Evet, duymayanlar için bir kez daha, aşk ile “Artık bizim de panoramik bir müzemiz var hem de dünyadaki benzerlerinden daha özellikli bir müze.”

Bu müzeye niye gidelim?
Bilmek hakkımız, çoluk çocuğu toplayıp gittik diyelim, ne göreceğiz bu müzede? Projenin koordinatörü ve müzenin müdürü Haşim Vatandaş cevaplıyor sorumuzu: “Dünyada panoramik müzeler var; ama 1453 müzesi hem yatay hem de dikey olmasıyla ayrılıyor onlardan. Burada sadece duvarlar değil, kubbe de panoramanın bir parçası. Böylelikle, basamakları çıkıp panoramik resmin bulunduğu salona giren ziyaretçi, zaman makinesinin içinden geçip savaşın ortasına düşmüş gibi oluyor. İstanbul fethedilirken çekilmiş bir fotoğrafı görmek gibi heyecan uyandırıyor müze, şaşırtıyor, o gün surların birinden başınızı uzatsanız böyle bir manzara görebilirdiniz ancak.” Surlar ve bulutlu bir gökyüzüyle çepeçevre kuşatıldığınız platforma adım attığınız ilk anda ne hissedeceğinizi peşin peşin söyleyelim: şaşkınlık, hayranlık, coşku, merak…
Mehter marşı, top sesleri, kılıç şakırtıları… Surlardan ateş düşüyor, asker düşüyor, surlara tırmanan askerler şehit düşüyor. Atlar devriliyor, yaralılar taşınıyor, hocalar dua ediyor. Ve Fatih’i hiç böyle genç görmediniz. Fellini’nin resminde olduğu gibi 50 yaşında değil, 21 yaşında, atının üzerinde, surlara son hücumu yapan askerlerine emirler veriyor…
Müzenin belki en eğlenceli yanı, bulutların arasına gizlenmiş Fatih portresini keşfetmek. Yüzü tavana dönük, boynu yana eğilmiş onlarca insana hiç gülmeyin, birazdan siz de onların arasına katılacak ve bu mühim sırrı çözmeye çalışacaksınız.
Müşkülpesent bir ziyaretçiyiz biz, merak değil mi, soruyoruz, bu devasa, çerçevesiz, 360 derece açıldığı için sınırsız resim ve içindeki 10 bin figür, gerçeğe ne kadar uygun? Haşim Vatandaş sekiz kişilik ekibiyle çıkardığı işten hayli emin. “Çok araştırdık” diyor ve ekliyor: “Kendi kaynaklarımıza inince oryantalistlerin yanıldığı noktaları bulduk. En önemli kaynağımız 1453 sonrasındaki yüz yıllık dönemde yapılmış minyatürlerdi. Özellikle kıyafetlerde minyatürlerden çok faydalandık.”
Ziyaretçiler ilk etapta panoramik resmin bulunduğu salona girmek istese de, girişteki panoların ihmal edilmemesi gerekir. Fatih Sultan Mehmet’e ve İstanbul’un fethine ait resim, minyatür ve gravürlere bakmayı ve yazıları okumayı sona bırakabilirsiniz; ilk şaşkınlığı atlattıktan sonra; ama hayranlık ve coşkuyu kaybetmeden önce…

Nerede? Ne zaman? Ne kadar?
Panoramik 1453 Müzesi, Topkapı Şehir Parkı’nda. Hafta içi 09.00-19.00 – hafta sonu 09.00-21.00 arası ziyaret edilebiliyor; ama kalabalıktan bunalanlar hafta içi sabah 11.00′e kadar veya 16.00′dan sonra daha sakince gezebilir. Ücrete gelince gayet makul, sivil 5 lira öğrenci 3 lira. On kişiyi geçen gruplara indirim de yapılıyor.


PANORAMA 1453 TARİH MÜZESİ BELGESEL FİLMİ.HD

12 Ağustos 2011 Cuma

0 Yaşayan Tarih – Kız Kulesi


kız-kulesi-belgeseli
Efsanaler
Asya ile Avrupa’nın kesiştiği noktada Boğaz’ın ve İstanbul’un 2500 yıllık tarihine tanıklık eden Kızkulesi, asırlar boyunca pek çok efsaneye de konu olmuştur
Yüzerek geleceğim sana.
Güzel kız, senin sevgin uğruna,
Sana geleceğim.
Sen beklerken beni ürkek bakışlarla,
Yüzerek geleceğim sana.
Dalgalar gemilere bile geçit vermese,
Yüzerek geleceğim sana.
Azgın dalgalar arasından…
kiz.kulesi.tarihi
Hero ve Leandros’un ölümsüz aşk hikayesi…
Kızkulesi ile ilgili anlatılan ilk hikâye; Ovidius’un kaydettiği bir aşk hikâyesidir. Hero ile Leandros adlı iki gencin hüzünlü aşkını anlatan bu hikâye, Hero’nun kuleden ayrılmasıyla başlar. Hero, Afrodit’in rahibelerindendir ve aşka yasaklıdır. Yıllar sonra Afrodit’in tapınağında yapılan bir törene katılmak için kuleden ayrılır ve orada Leandros ile karşılaşır. Delikanlının ateşli ve hüzünlü bakışı Hero’yu etkiler. İki aşık, yıllardır birbirlerini tanıyorlarmış gibi, bu kısacık zaman diliminde, kalplerinin artık başka bir insan için çarpmayacağını anlarlar. Birbirine aşık olan iki genç, Leandros’un gece kuleye gelmesi ile aşklarını kutsarlar.
Kızkulesi her gece iki gencin gizli aşkına ve yasak sevişmelerine tanıklık eder. Leandros’un yüzerek kuleye geldiği fırtınalı bir günde Hero’nun yaktığı sevda ateşinin feneri söner. Karanlıkta yolunu kaybeden Leandros, Boğaz’ın sularına gömülür. Sevgilisinin öldüğünü gören Hero da kendini Kızkulesi’nden Boğaz’ın sularına bırakır.
YILANLI HİKAYE
Hero ve Leandros’un, kavuşamayan aşıklara atfen anlatılan bu hikâyesinden başka bir de; Kleopatra’nın sonuna benzer bir sonun anlatıldığı yılan hikâyesi vardır.
Bizans imparatorunun bir kızı olur. İmparator buna çok sevinir ve kızının doğum gününü, ülkesinde bayram ilan
eder.
kiz.kulesi.eski
Her yıl, prensesin doğum günü bayramı görkemli bir şekilde kutlanır. İmparator, bilginlerinden, kızının tahta hazırlanması için eğitilmesini ister. Fakat bilginlerin en yaşlısı, imparatora, kızının on sekiz yaşına basmadan bir yılan tarafından sokularak öleceğini kehanet eder. Bunun üzerine imparator, denizin ortasındaki küçük bir adacık üzerinde yer alan kuleyi onararak kızını buraya yerleştirir.
Böylece yıllar geçer. İmparatorun kızı on sekizine basmak üzeredir. Ancak, kaderin kaçınılmazlığını kanıtlarcasına, kuleye gönderilen üzüm sepetinden çıkan bir yılan, prensesin tenine süzülerek zehrini boşaltır.
İmparator, kızının ölümüne çok üzülür ve kaderden kaçılamayacağını anlar. Kızı toprağa gömülürse, yılanlara yem olacağını düşünerek, prensesin cansız bedenini mumyalatıp pirinç bir tabuta koydurur. Tabutun da Ayasofya’nın yüksek duvarlarından birinin üstüne yerleştirilmesini emreder. Böylece, kızının hiç değilse ölüsünün yılanlardan korunacağını düşünür.
Bugün, bu tabutun üstünde iki delik vardır. Yılanın, prensesi, ölümünden sonra da rahat bırakmadığı anlatılır.
kiz.kulesi.osmanli
ATI ALAN ÜSKÜDAR’I GEÇTİ
Kızkulesi ile ilgili olarak en sık anlatılan hikâyelerin sonuncusu ise Osmanlı Dönemi’nde geçer.
Hikaye; Battal Gazi’nin askerleri ile birlikte Kızkulesi’ne baskın yaptığını ve kulede saklanan hazineleri alarak, burada yaşayan Üsküdar Tekfuru’nun kızını kaçırdığını anlatır. İstanbul’u (Constantinopoli) kuşatmaya gelen Battal Gazi, kuşatmadan bir sonuç alamayınca Kızkulesi önündeki kıyıya karargahını kurar ve yedi sene burada kalır.
Hikayeye göre, Battal Gazi’nin Üsküdar kıyılarında bu kadar uzun süre kalmasının asıl nedeni, Tekfurun kızına aşık olmasıdır. Üsküdar Tekfuru, Battal Gazi’nin korkusu ile kızını, hazineleri ile birlikte kuleye kapatır. Şam seferini tamamlayarak Üsküdar’a dönen Battal Gazi, kayık ile Kızkulesi’ne gelerek, Tekfurun kızı ve hazinelerini aldıktan sonra Üsküdar’dan atına atlayıp oradan uzaklaşır. Çokça bilinen “Atı alan Üsküdar’ı geçti” lafı bu hikâyeden gelir.
Bu hikâyeden günümüze gelen bir diğer şey de küçük kulemizin ismi ile ilgilidir.
Diğer efsanelerdeki prenseslere de atfen Türkler buraya Kız-Kulesi ismini vermişlerdir. Antikçağ’da Arkla (küçük kale) ve Damialis (dana yavrusu) adları ile anılan kule, bir ara da Tour Leandros ismi ile ün yapmıştır.
Bu eşsiz yapı, günümüzde ise “Kızkulesi” adı ile bütünleşerek, bu isimle anılmaya devam etmiştir.

29 Temmuz 2011 Cuma

0 Zorunlu Hayat | Belgesel | Devlet Zoruyla Köylerini Bosaltilan Kürt Halki

BİR DÖNEMİN TRAJEDİSİYLE YÜZLEŞME..
BOŞALTILAN KÖYLERİN VE ZORLA GÖÇÜN YÜREK BURKAN ÖYKÜSÜ..
MARDİN’İN BİR KÖYÜNDEN İSTANBUL TARLABAŞI’NA UZANAN KEDERLİ BİR YAŞAM..
“ZORUNLU HAYAT” BELGESELİ.

- 1990’larda, Doğu ve Güneydoğu’da terörle mücadelede 3 bine yakın köy ve mezra zorla  boşaltıldı..
- Kimisi yorganını bile alamadan, kimisi ayakkabısını bile giyemeden kaçtı..
- 4 milyona yakın köylü büyük şehirlere sığındı..
- Onları metropollerde yeni zorluklar ve sürprizler bekliyordu..
- İşleri, aşları, evleri yoktu..
- Üstelik, kendi derdinde olan bazı kentlilerce, dertlerini arttırdıkları için suçlandılar da..
- Ayakta kalmak ve onurlarını korumak için ya birbirlerine daha da tutundular ya da  birbirlerini tanımayacak kadar yabancılaştılar, bencilleştiler;kimliksizleştiler..
- Değerleri ve kültürleri gibi ruhları da birer birer eridi, kayboldu..
- “Zorunlu Hayat”, zorla göçe tabii tutulmuş, işkencelere maruz kalmış, her şeylerini geride tüten küller içinde bırakmış Mardin’li bir ailenin onurlu öyküsünü anlatıyor..

Online İzle
Part 1
Part 2
Part 3
Part 4