Pages

6 Haziran 2012 Çarşamba

0 27 Mayıs Darbesi ve Özeleştiri-49’lar Olayı-Sivas Kampı


27 Mayıs 1960 Askeri Darbesi’nin üzerinden 52 yıl geçti. Bu askeri darbe ile ilgili tartışmaların canlılığı,  dünden ve geçmiş yıllardan daha fazla.
Bunun birkaç nedeni var.
Birinci neden: Bu askeri darbe döneminde, halkın ezici çoğunluğunun oy’unu alan hükümetin Başbakan’ının, Dış İşleri ve Maliye Bakanlarının asılmış olmasıdır. Bunun trajik bir boyut ve büyük haksızlık olduğundan şüphe yok. Demokrat Parti’ye oy veren seçmenin, halk kesimlerinin bu trajik olayı unutması düşünülemez.
İkinci neden: Darbelerle ilgili sorgulama ve araştırma yasaklarının ortadan kalkmış olması, darbelerin yargılanmaya başlanması. Özellikle de 12 Eylül 1980 Darbesi hakkında yargılanmanın başlamasıdır.
Üçüncü neden: Darbelerle ilgili olarak Meclis’te soruşturma komisyonunun oluşturulmuş olması ve konunun daha üst düzeyde tartışılmaya başlanması. Araştırma komisyonunun ilgili kişilerden görüş alması için harekete geçmiş olmasıdır.
Dördüncü neden: Demokrasi kültürünün, bireyler, Kürtler, diğer etnik gruplar ve ötekileştirilmiş topluluk arasında gelişmesidir.
Beşinci neden: Yeni bir tarih bilincinin gelişmeye ve olgunlaşmaya başlaması. Resmi tarih anlayışının sorgulanması ve resmi tarihin gerçeklerle ilgilenmediğinin açığa çıkmasıdır.
Altıncı neden: Bütün alanlarda olduğu gibi, darbeler alanında geniş ve derinliğine araştırmaların başlamış olması. Darbeler konusunda demokratik, bütünlüklü, daha geniş ve yaygın bir ret yaklaşımının şekillenmesi ve olgunlaşmasıdır.
Yedinci neden: Darbelerin gerçek nedenleri konusunda bilincin ve bilginin artmasıdır.
Sekizinci neden:  Türkiye’deki darbelerin değişmez gerekçelerinden biri, Kürtler, Kürt ulusal hareketi olmuştur. Darbeciler, Kürtlerle ilgili hak taleplerini bölücülükle tanımlayarak, bunu engellemek için geldiklerini açıklamışlardır. Darbelerin tartışılmasında, Kürtlerle ilgili bilgilenmenin artması ve sahiplenmenin güçlenmesi de, darbelerin tartışılmasını daha anlamlı kılmıştır.
Dokuzuncu neden: Yine darbelerde neden ve hedef gösterilen Siyasi İslam’la şeriatçılık ve teokratizm arasındaki sınırların netleşmesi, İslami duyarlılığı olan bir hükümetin iş başında olmasıdır.
Onuncu neden: Üniter, sömürgeci, otoriter tekçi devletin sorgulanır olması. Devletin yeniden yapılanmasının gündeme girmesi; bu konuda farklı ve çok renkli görüşlerin oluşmasıdır.
*****
Benim kuşak: 27 Mayıs 1960 Askeri darbesiyle, çocuk yaşlarda, ilkokul 3 ve 4. sınıflarda karşılaştı. 12 Askeri darbesini, üniversitede öğrenci oldukları dönemlerde karşıladılar. 12 Eylül 1980 Askeri Darbesini, meslek sahibi oldukları dönemde, profesyonel devrimci ve Kürtçülük dönemlerinde yaşadılar.
Bizim kuşak, ailelerinden dolayı, 27 Mayıs 1960 Darbesinden etkilendiler. O günler, kuşağımızın bir kesimi için unutulmaz hale gelirken, birileri için de hatırlanmaz günler oldu.
Yine bizim kuşağın bir kesimi ve aileleri için hoş ve güzel günler; bir kesimi ve aileleri için de acı ve unutulmaz günler olarak hafızalara kazındı.
Bizim kuşakta aynı dönemi, iki yönüyle yaşayanlar, his edenler oldu. Bölünmüş ailelerde Demokrat Partililer için acı ve hoş olmayan günler; CHP’liler için hoş ve güzel günler olarak kaldı. Ben de bu parçalanmış bir ailelerin çocuklarından biriydim. Benim etkilenmem de çifte standartlı ve çift yönlü oldu.
12 Mart Askeri darbesini, Ankara DDKO Başkanı olarak Ankara Ulucanlar Cezaevinde tutukluyken karşıladım. Darbe sonrası Diyarbakır Askeri Cezaevine götürüldüm, uzun yıllar cezaevinde kaldım. Yargılamalar sonucunda en yüksek ceza alan iki kişiden biri oldum. İşkencelere, baskılara, İbrahim Kaypakkaya’nın ölümüne, kötü yaşam koşularına tanıklık ettim.
12 Eylül Askeri Darbesi’ni, hakkımda gıyabî tutukluluk kararının olduğu koşullarda, illegal koşullarda siyasi ve Kürtlüğe dair çalışmaları yürütürken karşıladım. Uzun yıllar (18 yıl) cuntaya karşı değişik alanlarda ve sürgünde mücadele ederek geçirdim.
****
267 Mayıs Darbesinin sebepleri, düne bugüne ışık tutacak niteliktedir.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti, üniter, sömürgeci, otoriter bir devlet olarak kuruldu. Devlet, Türk milletinin devleti olarak kurulmuş olmasına rağmen, devlet de Türk milleti bile egemenlik sahibi olmadı. Sadece küçük bir elit, sivil ve askeri bürokrasi, çıkarları gereği onların etrafında kümelenmiş küçük bir toplumsal kesim, devletin sahibi oldu.
Kürt milletinin bütün ulusal hakları gasp edildi. Kürdistan sömürgeleştirildi ve işgal edildi.
Etnik gruplar ötekileştirildi ve sistemden dışlandı.
Devlet için İslam’a dayalı yeni bir “devlet dini”, suni mezhebe dayalı “devlet mezhebi” yaratıldı.
Tek bir resmi ideoloji benimsendi, Kemalizm’e dayalı bir devlet oluştu. Diğer tüm düşünceler ve fikirler dışlandı, yabancılaştırıldı.
1946 yılında, çok partili sistemin dış baskı ve faydacı yaklaşımla benimsenmiş olması, Demokrat Parti’nin (DP) kurulması. DP’nin 1950 seçimlerinde ezici bir çoğunlukla hükümet olması. 954 yılında da seçimi daha yüksek oyla kazanması, mutlak devlet iktidarının paradigmasını ve ezberini bozdu.
Doğal olarak bir iktidar paylaşımını gündeme getirdi.
Sivil ve asker bürokratik devlet iktidarı sahiplerinin sonuna kadar buna tahammül etmeleri düşünülemezdi. Bu nedenle, DP Hükümetinin yıkılması için gerekçeler yaratıldı, provokasyonlar yapıldı.
İttihat Terakki geleneğinden gelen ve demokrasi kültürünü içselleştirmeyen DP’nin otoriterleşmesini, kendi otoriter ve faşizan yapısını görmeden, DP’yi yönetimden uzaklaştırmanın gerekçesi yapmaya başladı.
27 Mayıs Askeri Darbesi, askerlerin, Demokrat Parti Hükümeti’ne karşı gerçekleştirdiği ve CHP’nin açıkça desteklediği bir darbedir.
Bu darbe sonucu, Demokrat Parti kapatıldı. Hükümet üyeleri, milletvekilleri, il başkanları ve birçok üyesi tutuklandılar.
Tutuklamalardan sonra, birçok hayali suç yaratıldı. Deliller oluşturuldu.
Demokrat Parti’nin hükümet üyelerinin ve yöneticilerini yargılandıkları gizli konulardan biri de, Kürtler işbirliği içinde olmalarıydı.
Bilindiği gibi Demokrat Parti, kuruluşundan sonra, Kürdistan’daki geleneksel yöneticiler ve aileleri ile ilişki kurdu. Demokrat Parti, bu siyasetini, Kürdistan’daki bağımsızlık ulusal direnmelerinden sonra, katledilmiş liderlerin aileleri ve bir bütün olarak Kürtlerle barışmaya dayandırdı. Kürt geleneksel sınıflarından birçok milletvekili seçildi. Demokrat Parti, Kürdistan’da oyların çoğunluğunu aldı ve CHP’nin tekelini kırdı.
Demokrat Parti’nin Van Özalp kazasında katledilen 33 Kürt köylüsünü öldüren Muğlalı hakkında soruşturma açması, soruşturma sonucunda yargıya gitmesi, Muğlalı’nın ağır cezaya çarptırılması, devletin mutlak iktidar güçlerinin hiçbir zaman unutmayacakları bir olaydı.
Ne yazık ki, Muğlalı’nın yargılanmasını sağlayan Demokrat Parti Hükümeti, 1959 yılında devletin derin güçlerinin teşviki sonucu, 50 Kürt aydını ve öğrencisinin tutuklanmasına neden olan (Kürt ulusal mücadele tarihinde 49’lar Vakıası olarak bilinir); aynı çerçevede 1500 Kürdün idamının düşünüldüğü, binlercesinin tutuklanacağı operasyona da imza attı.
Hukuk dışı bir yargılama sonucunda Demokrat Parti’nin hükümet üyelerine, yöneticilerine, milletvekillerine idam cezaları, idam yanında yüksek cezalar verildi.
*****
Darbeden sonra Mili Birlik Komitesi yönetim yaptı.
Darbeciler, “özgürlükleri sağlamak üzere geldiğini” iddia etmesine rağmen, Harbiye Askeri Cezaevinde tutuklu olan Kürt aydınlarını ve üniversite öğrencilerini serbest bırakmadılar.
Darbeciler Kürtler karşı olduklarını, daha kapsamlı Kürt gözaltı ve tutuklamalarıyla ortaya koydular.
O tarihlerde bir Kürt örgütlenmesi olmamasına, silahlı bir Kürt kalkışması olmamasına rağmen, Kürtlerin yüzlerce Kürt beyi, şeyhi, ağası, aşiret reisi ve aydını alelacele evlerinden alındılar; çok kötü koşullarda bilinmeyen (!) bir yere götürüldüler.
Daha sonra gidilen yerin Kürdistan’ın Türklerle sınır kenti olan Sivas olduğunu anladılar.
Sivas’ta bir toplama kampı oluştu. Kürt egemenleri ve aydınları aylarca “Sivas Toplama Kampı”nda tutuldular. Bir dönem sonra, onlardan 55’i de Batı Bölgelerine, Türk şehirlerine sürgün edildiler.
Kürtlere dair bu gerçekler bile, yıllardır bir özgürlük hareketi olarak tanıtılan ve kabul ettirilmiş olan 27 Mayıs Darbesi’nin gerçekten özgürlüklere, demokrasiye, insan hak ve özgürlüklerine, kategorik olarak Kürtlere düşman olduğu, ortaya çoktan çıkmış bir durumdadır.
Yıllarca Türk solcu şöven aydınların etkisiyle biz Kürt aydınları da 27 Mayıs Darbesi’ne olumluluklar yükledik. Özgürlükleri genişlettiğini kabul ettik ve benimsedik.
Kürt aydınlarının bu yaklaşımıyla Bununla büyük bir günah işlediğini/işlediğimizi görmemiz gerekir.
Bir kere daha bu konuda hatalı olduğumu, 27 Mayıs Darbesi’ni uzun zaman yanlış tanımladığımı itiraf ediyor, özeleştiri yapıyorum.
Amed, 29. 05. 2012

0 yorum: