Pages

katliam etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
katliam etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

8 Aralık 2012 Cumartesi

0 Fransa’nın Cezayir Soykırımı


  • Bu yapım, 1945-1963 yıllarında Cezayir’de Fransız emperyalizminin, sistematik ve organize olarak 1.5 milyon Müslüman Arabı katlederek gerçekleştirdiği, üstü örtülmüş bir soykırımın, gizli tutulan çarpıcı görsel belgelerini ve kanıtlarını sunmaktadır.

  • Attila Hakan Ganimgil tarafından hazırlanan bu belgesel, Fransa’nın Cezayir’deki, katliamlarının, toplu tecavüzlerin, infazların, işkencelerin, toplama kamplarının gerçek filmleri, fotoğrafları, tanıkları ve itirafları ile yaşanan soykırımı tüm yönüyle belgelemektedir..

  • Bu belgesel, Cezayir soykırımının, gizlenen tüm belgelerini ve yönlerini, trajik görüntüleriyle gün ışığına çıkarmaktadır.
Resim

21 Eylül 2012 Cuma

0 90'lı yıllarda Midyat'ta gerçekleşen ölümler

Beşir Algan - Midyat - Vurulma - Sivil
(Güneş 25.05.90): Ölümü Ahmet Türk tafından meclise getirildi.evinden çıkarken özel tim tarafından vurulduğu iddia edildi.
(Cumhuriyet-Güneş 22.05.90): Budaklı köyünde 1954 doğumlu silahsiz köylü Beşir Algan yanlışlıkla vuruldu.
AI(Newsletter 01.92): BA Önce kalçasına vurulduktan sonra kafasına tek kursunla öldürülmüş. AI raposu (Şubat 14/92): sorusturma takipsizle sonuçlandi.
(Serxwebun sayi 101,Mayis 90): Kerşave (Budaklı) köyünde namazından sonra çifte gitmek için köyden çıkan Beşir Algan pusu kurmus özel tim ve askerler tarafından kursun yağmuruna tutularak katledilir. halk cesedin kaçırılmasını önler. Şehit mustafa bilmen (temmuz 87) bu köyde doğmuştu.
********************************************
Mehmet,Sabri,İsmet,Süleyman Acar = Hasan,Kadir Akan = Mehmet Ağırman -
Vurulma - Sivil

(21.04.083)- Mardin'in Midyat ilçesine bağlı Çalpınar köyünden ilçe merkezine giden bir minibüs ile bir kamyon, 20 nisan sabah silahlı ve maskeli kişiler tarafından durdurularak kursunlandi. Olayda 8 kişi öldü, 9 kişi de yaralandı. Ölen 8 kişiden 7'sinin adları şöyle
''mehmet acar - hasan akan - süleyman acar - kadir akan - mehmet ağırman - ismet acar - sabri acar ''. Olayda yaralananlardan Çalpınar köyü muhtarı İbrahim akan, saldırının, aralarında bulunan düşmanlık nedeniyle Kutlubey köyündeki köy korucuları tarafından yapıldığını söyledi.
(07.07.027)- Bir kamyonu 20 nisan 92 tarihinde durdurarak 8 kişiyi öldüren, 9 kişiyi de yarlayan silahlı ve maskeli kişilerin köy korucusu oldukları anlaşıldı. Midyat cumhuriyet savciliği tarafından sürdürülen soruşturma sonucunda katliama katilan Kutlubey köyünde görevli 10 korucu tutuklandi. tutuklanan köy korucularinin adları şöyle: ''tacettin sakan - Neval Aydın - Halit Aktar - Rahmi Kaçmaz - Vecdi Özbay - Ethem Seyhan - Mehmet Seyhan - Tevfik Akbay - Şehmuz Seyde ve Abbas Taş''. Olayla ilgili olarak İsmail Taş ve Cengiz Kaçmaz (korucu başı) adli iki korucu hakkinda da giyabi tutuklama kararı verildi. yapılan balistik inceleme sonucunda 8 kişinin öldürülmesine yol açan kursunların köy korucularinin silahlarından çıktıgı saptandi. 20 nisan günü meydana gelen katliamdan sonra olağanüstü hal bölge valiliği tarafından yapılan açıklama '' eylemin PKK militanları tarafından düzenlendiği'' öne sürülmüştü. ayrıca radyo ve televizyon ile gazetelerde de aynı doğrultuda haberler yayınlanmıştı.
********************************************
Abdurrahman Yeşilmen - Mehmet Candan - Hamza Bulut - Hacı Bedur - Vurulma Sivil
(21.04.083)- Midyat'tan turgali köyüne giden bir minibüse 20 nisan günü kimliği belirsiz kişiler tarafıdan açılan ateş sonucunda ise Abdurrahman Yeşilmen ve Mahmut Candan adlı kişiler ile adi öğrenilemeyen ''BULUT'' soyadli 3 yaşındaki bir bebek öldü,9 kişi de yaralandi.
(22.04.089)- kursulanan münübüste abdurahman yeşilmen be hamza bulut adli cocuklar ile haci bedür ve Mehmet Candan adlı kişilerin öldüğü belirlendi.
********************************************
1.İrfan Turan - 2.İsimsiz 1 - 3.İsimsiz 2 - 4.Nurettin Taran - 1 ve 2'inci şahıs Çatışma Asker + 3 ve 4'üncü şahıs PKK
(19.05.076)- Mardin'in Midyat ilçesinde 17 mayis gecesi çıkan çatışmada 3 PKK militani ile irfan turan adli komiser öldü.çatışmada hayati uzun adlı polis de yaralandı.
(Yeni Ülke - 24.05.92)- Midyat'ın cumhuriyet mahallesi'nde bir eve düzenlenen baskın sırasında çıkan çatısmada nurettin taran ve o sırada evde bulunan iki arkadaşı yaşamını yitirdi. Çatışmada iki özel tim görevlisinin de öldüğü de belirtiliyor.
********************************************
Fevzi Anık - Ahmet Yeşilmen - Vurulma - Sivil
(16.06.033)- Mardin'in Midyat ilçesinden dargeçit ilçesine yolcu taşıyan bir minibüsü, 5 haziran akşamı durduran silahlı bir kişi, minibüste bulunan fevzi anık ve ahmet yeşilmen'i öldürdü. Silahlı kişi daha sonra yol kenarında kendisini bekleyen özel otomobille olay yerinden kaçtı. silahlı saldirganın ''Hizbullah'' yanlısı olduğu sanılıyor. olayda ölen iki kişiden Fevzi Anık'ın Dargeçit Belediye Başkanı Süleyman Anık'ın kardeşi oldugu bildirildi.
********************************************
Emin Alptekin - Vurulma - Sivil 
(17.06.051)- Mardin'in midyat ilçesinde 16 haziran'da yolda yürürken başına bir el ateş edilen Emin Alptekin adli 39 yaşındaki kişi yaşamını yitirdi.
********************************************
İsimsiz 1 - Çatışma - PKK
(04.07.020)- 2 temmuz Mardin'in Midyat ilçesi yakınlarında çıkan çatışmada 1 PKK militanı öldürüldü.
********************************************
Ramazan Gündüz - Metin Gündüz - Vurulma - Sivil
Mardin'in Midyat ilçesi ışıklı mahallesindeki bir ev, 16 temmuz gecesi PKK militanlarının saldırısına uğradı. saldırıda evin sahibi Ramazan Gündüz(45) ile 7 yaşındaki oğlu Metin Gündüz öldü, eşi Hasene Gündüz ile diğer oğlu Hamdi Gündüz ise yaralandı.
********************************************
Reşat Av - Vurulma - Sivil
(29.07.128)- Mardin'in Midyat ilçesinde ise elinde bomba patlayan Reşat Av adlı Er öldü, biri yüzbaşı olan dört asker de yaralandı.
********************************************
Fevzi Akar - Vurulma - Sivil
(30.07.132)- Mardin'in Midyat ilçesine bağlı toptepe köyünde ise kimliği belirsiz 5 kişi tarafından köy dışına götürülen Fevzi Akar başına sıkılan tek kurşunla öldürüldü.
********************************************
Sabri Ataç - Orhan Ataç - Mehmet Güneş - Nuri Mal -  Vurulma - Korucu
(05.08.020)- Mardin'in Midyat ilçesine bağlı Doğançay köyü yakınlarında 3 ağustos günü tarlada çalışanlara açılan ateş sonucunda Sabri Ataç(40) adlı Köy Korucusu ile Orhan Ataç(12), Mehmet Güneş(60) ve Nuri Mal(38) adli kişiler öldü.
********************************************
Hasan Kaya - Vurulma Sivil
(10.08.036)- Mardin'in Midyat ilçesinden Cizre'ye giden bir otomobile açılan ateş sonucunda ise Hasan Kaya adlı kişi öldürüldü. Olayda arabada bulunan Ziya Kutlu da ağır yaralandi.
********************************************
Nazım Demir - Vurulma Sivil
(17.08.069)- Mardin'in Midyat ilçesinde 15 ağustosta silahlı saldırıya uğrayan Nazım Demir adlı terzi vurularak öldü.
*******************************************
Süleyman Kardeş - Çatışma - Sivil
(21.08.093)- Mardinin Midyat ilçesinde 20 ağustos akşan saatlerinde PKK ve Hizbullah yanlıları arasında çıkan çatışmada Süleyman Kardeş(33) adlı kişi öldü. Süleyman Kardeş'in çevrede ''Hizbullah yanlısı olarak'' tanındığı bildirildi. Çatışmada İbrahim Kardeş, Zeki Anık, Abdulkadir Baş ve Osman Bıçkın adlı 4 kişi de yaralandı. 
(27.08.121)- 19 Ağustos günü Mardin'in Nusaybin ilçesinde kimliği belirsiz iki kişinin silahlı saldırısına uğrayan Seyithan Kardaş(20) adlı genç vurularak öldü. Seyithan Kardaş'ı öldüren saldırganların ''Hizbullah yanlısı'' oldukları sanırılıyor. Sözkonusu olay, kamuoyuna olağanüstü hal bölge valiliği tarafından ''PKK ve Hizbullah'' yanlıları arasındaki çatışma olarak yansıtılmıştı.
*******************************************
İbrahim Kardeş - Vurulma - Sivil 
(31.08.138)- Mardin'in Midyat ilçesinde 20 ağustos günü ''Hizbullah'' yanlıları tarafından vurulan İbrahim Kardeş adlı kişi ise tedavi gördüğü Dıyarbakır tıp fakültesi hastanesi'nde öldü.
*******************************************
Davut Acur - İsa Efe - Vurulma - Sivil
(05.10.022)- Mardin'in Midyat ilçesi yakınlarında bir süre önce PKK militanları tarafından kaçırılan Davut Acur ve İsa Efe iki kişinin cesetleri bulundu.
*******************************************
Celal Aytaç - Vurulma - Korucu
(21.09.094)- Mardin'in Midyat ilçesine bağlı Kayalıpınar köyü yakınlarında 19 eylül sabahı araziye döşenen bir mayına basan Celal Aytaç(19) adlı korucu meydana gelen patlama sonucunda öldü.
*******************************************
İsimsiz 1 - Çatışma - PKK
(28.09.125)- 25 eylül gecesi Mardin'in Midyat ilçesi yakınlarında çıkan çatışmada bir PKK militanı öldü, bir militan da yaralı olarak yakalandı.
*******************************************
Necdet Aslan - Vurulma - Sivil
(28.09.124)- Mardin'in Midyat ilçesinde kimliği belirsiz kişiler tarafından 26 eylül gecesi kurşunlanan bir lokantada Necdet Aslan(39) adlı kişi öldü, Süleyman Doğanay adlı kişi de yaralandı.

14 Ağustos 2011 Pazar

0 Kırmızıgül "Halepçe Katliamı"nı çekecek

Türkücü ve yönetmen Mahsun Kırmızıgül, devrik Irak lideri Saddam Hüseyin döneminde 5 bin sivilin kimyasal silahla yaşamını yitirmesine neden olan Halepçe katliamanı anlatan bir filmin çekimi için Irak'a gitti.

Daha önce çektiği "Beyaz Melek", "Güneşi Gördüm" ve "New York'ta Beş Minare" filmleri ile adından söz ettiren Mahsun Kırmızıgül, Irak'ın eski lideri Saddam Hüseyin'in Halepçe'de 1988 yılında kimyasal gazla gerçekleştirdiği katliamın filmini yapmak için Süleymaniye'nin Halepçe İlçesi'ne gitti.

Avestakurd adlı internet sitesinde yer alan habere göre, Mahsun Kırmızıgül, çekeceği Halepçe filmi için gittiği Halepçe'de Kaymakam Goran Edhem ile görüştü. Kırmızıgül Halepçe'de yaşamını yitirenler için yaptırılan anıtı da ziyaret etti.

Mahsun Kırmızıgül'ün çekeceği filmin projesi için Halepçe'deki yetkililere fazla bilgi vermediği belirtilirken, filmin çekimi için bölgesel Kürt yönetiminden destek istediği belirtildi. Kırmızıgül'ün Halepçe katliamını konu alan filmde, bazı Hollywood yıldızlarını oynatacağı ileri sürüldü.

Kırmızıgül'ün söz konusu filmde, Saddam Hüseyin'in rolünde ünlü sanatçı İbrahim Tatlıses'i oynatmak istediği ancak, Tatlıses'in buna, "Bana böyle bir teklif getirmeye ne akılları ne de güçleri var" dediği ileri sürülmüştü.

12 Ağustos 2011 Cuma

0 Hama Katliamı (Şubat 1982)

Resim

HAMA KATLİAMI
(Nusayrilerin Zulmü)

Hama, Suriye’de İslami hareketin en güçlü olduğu şehirlerden biridir. Bu özelliği dolayısıyla Hama şehri 1982 yılında büyük bir katliama şahit oldu. Hafız el- Esed’in kardeşi ve zamanın Genelkurmay Başkanı Rıf’at el-Esed, Şubat 1982de bir gece vakti Hama’ya havadan ve karadan saldırı düzenledi. Saldırıya katılmak istemeyen askerlerin çoğu anında idam edildiler. Bazıları da Müslümanlar tarafına geçtiler. Birkaç gün devam eden Hama katliamında yaklaşık kırk bin Müslüman şehid oldu. Şehir adeta bir harabeye döndü..

Hama, Halep’le Humus arasında Asi nehri vadisinde, nehrin iki yakasına yerleşmiş bir şehirdir. Kelime olarak “sıcak” anlamına gelir. Hem iklim olarak hem de taşıdığı manevi hava itibariyle sıcak bir şehir olduğu için böyle adlandırılmıştır. Manevi sıcaklığı ise tarih boyunca tevhid mücadelesenin önemli merkezlerinden biri olmasından ileri gelmektedir. M. Ö. 2150 yılında kurulduğu tarihlerde kayıtlıdır. Bu şehir, Hz. Ömer (r.a.)’in hilafeti döneminde gönderilen Ebu Ubeyde ibnu Cerrah komutasındaki ordular tarafından fethedilmiştir. İşte bu, sıcak kalpli ve sevimli insanların yaşadığı sıcak şehir 1982′de Hafız Esed rejiminin yürekleri parçalayan vahşi bir katliamına sahne oldu.

Rejimin Hama’ya bir komplo hazırladığı katliamdan iki yıl öncesinden itibaren izlediği tutumla ve başvurduğu uygulamalarla belli oluyordu. Daha iki yıl önceden diktatör Esed adamlarını ve cellatlarını fitne tohumları ekmeleri, insanları tahrik etmeleri için şehre göndermişti. Bu kişiler insanların inançlarına saldırmak, erkeklerin onur ve haysiyetlerini kadınların namuslarını kirletmek için gönderilmişlerdi. Amaç ise toplumu tahrik ederek bir katliamın zeminini, alt yapısını hazırlamaktı. Gönderilen bu tahrikçi vahşiler kendilerinden istenenden fazlasını bile yaptılar. Öyle ki büyüklere değil küçük yaştaki çocuklara bile saldırdı, küçük kız çocuklarının namuslarını kirletmeye bile kalkıştılar.
Bu arada Suriye Ceza Kanunu’nda bazı değişiklikler yapılarak halkın kendi kendini savunması zorlaştırıldı, halk savunmasız ve zor durumda bırakıldı.

Esed yönetimi Hamada bu tahrikleri yaparken bir yandan da askeri tedbirleri artırmayı, bölge ahalisini güvenlik yönünden sıkı bir denetime almayı da ihmal etmedi. Şehir tamamen Örfi İdare (Sıkıyönetim) kontrolüne alındı. Askeri ve sivil istihbarat için karargahlar kuruldu. Kısacası bir yandan halk devlete isyan etmesi için her yönden tahrik edildi, diğer yandan da isyan edenlerin anında ortadan kaldırılması için her türlü tedbir alındı. Hafız Esed’in kardeşi ve suç ortağı Rıfat Esed olaylardan iki ay önce Örfi İdare komutanlığına getirildi. Çünkü o vahşette sınır tanımayacak bir ruha sahipti. O aynı zamanda ağabeyinin halefi olmak, ondan sonra yerine geçmek istiyordu. Bu yüzden de kendisinden isteneni tereddütsüz yapabileceği, ağabeyinin bir dediğini iki etmeyeceği biliniyordu.

Rıfat Esed, Örfi İdare komutanlığına getirildikten sonra kendisine bazı talimatlar ve bu arada önemli birtakım yetkiler de verildi. İşte bu önemli yetkilerden biri:

“Kimsenin onayını almadan beş bin kişiyi bile öldürebilirsin!”

Üstelik bu yetki el altından değil resmi olarak veriliyordu.

İnsanlar Örfi İdare altında her geçen gün daha da kıskaca alınıyorlardı. Durum öyle bir noktaya gelmişti ki Hamalılar: “Biz her gün ölüyoruz veya şehrin büyük bir kısmı ölüyor. Bu iş nereye kadar sürecek?” diye sormaya başladılar.

İslami kimlik taşıyanların hepsinin evleri aranıyordu. Bir tek ev bazen on defadan fazla aranıyordu. Adeta Hulagu’nun askerleri kabirlerinden çıkmış gibiydiler. Belki Esed’in cellatları onları da geçmişti. Halkı en çok rahatsız eden ise insanların inançlarının rencide edilmesi, şerefleriyle ve namuslarıyla oynanmasıydı. İlimlerinden dolayı hürmet gören insanlar Esed’in cellatlarının taarruzuna uğruyor, haysiyetleri kirletiliyordu. Evlerde kadınlara saldırılıyordu. Çocuklar anne - babalarının gözleri önünde öldürülüyorlardı.

Bir ispiyoncu: “Bir adamın şu binaya girdiğini gördüm, hala çıkmadı” diyecek olsa Esed’in cellatları hemen içeriye dalıyor, içeride yakaladıklarına tekme tokat saldırıyor, kimseyi bulamazlarsa binayı içindekilerin üstüne yıkıyorlardı.

İşte bu vahşi saldırılarda gerek Müslüman Kardeşler cemaatinden ve gerekse rejime muhalif farklı kesimlerden pek çok insan vahşice katledildi.

Halin böyle olmasına rağmen cumhurbaşkanı Hafız Esed dünya kamuoyuna yönelttiği mesajlarında Suriye’de her şeyin yolunda gittiğini, sükunetin hakim olduğunu iddia ediyordu. Bu tür mesajlar vermesinin amacı ise kendisinin gerçekleştireceği katliamın sebeplerinin rejim tarafından değil “isyancılar” tarafından hazırlandığı iddiasını haklı göstermek için yanıltma yapmaktı.

İşte bütün bu zulümler artık iyice dayanılmaz hale gelince halk tepkisini ortaya koymaktan, her gün ölmektense bir kere ölmeyi tercih etmekten başka bir yol olmadığını düşündü. Vahşet rejimi ise katliam gerçekleştirmek için bir kıvılcım bekliyordu.

Hama’da rejimin insanlık dışı uygulamalarına karşı gösterilen tepki bir örgütsel isyan değil bir halk isyanıydı. Eğer ki bu bir örgütsel hareket yani Müslüman Kardeşler’in yönetimi ele geçirme amacına yönelik olarak başlattığı bir isyan olsaydı hıristiyanlar böyle bir eyleme katılırlar mıydı? Oysa civardaki hıristiyanlar da rejimin o vahşi saldırılarına karşı bölge ahalisinin onur ve haysiyetinin korunması için verilen mücadeleye, ortaya konulan onurlu direnişe katılmışlardır.

Ama vahşi Esed rejimi Hama ahalisini ekin biçer gibi biçmek için bütün hazırlıklarını yapmıştı. Havadan ve karadan füzeler, bombalar, top mermileri yağdırdı insanların üzerine!

Türkiye’ye sığınan Sünni Müslümanlar, Hatay İli Samandağ ilçesinde Türk Askerlerinin ayaklarına kapanarak şöyle yakardıkları söylenmektedir :

“Şam komutanına secde etmedim, ama senin ayaklarını seve seve gözyaşımla yıkarım…”

Ancak zulümden kurtulduğunu sanan mülteciler; Suriye’nin inanmayarak yaptığı iade isteklerine, 12 Eylül Yönetimi olumlu cevap vererek teslim girişiminde bulunmuştur…

Sınır Kapısında teslim sırasında “Bizi Esad’a vermeyin” diye bağıran mülteciler, kaçma girişiminde bulunarak intihar etmişlerdir.



ResimResim
Resim

2 Şubat 1982 tarihinde başlayan 27 günlük Hama katliamının başında Hafız Esad’ın kardeşi Rıfad Esad bulunmaktaydı. Hafız Esad tarafından kendisine tam yetki verilen Rıfad Esad’ın emrinde 12.000 kişilik bir asker gücü ve özel tim kuvveti bulunuyordu. Bu katliam sırasında 35.000-40.000 arası sivil hayatını yitirdi. 15.000 kişiden bir daha haber alınamadı. Binlerce Hamalı topraklarını terk etmek zorunda kaldı. Camiler ve tarihi eserler yok edildi. Suriye yönetimi tarafından bu vahşi katliamın dış basına yansıması için her türlü tedbir alındı. Şehrin tüm ulaşım ve iletişim bağlantıları kesildi. Giriş ve çıkışlar yasaklandı. Ancak buna rağmen katliamı gizlemeleri mümkün olmadı.

Resim
Resim
Resim

10 Ağustos 2011 Çarşamba

0 1938 – Dersim Katliamı Belgeseli





Dersim 38
“...tarihin altında kalanlara, tarihi altüst edenlere…” diye başlıyor Dersim 38 belgeseli… Dersim'de 1938’de gerçekleştirilen sindirme ve yok etme harekatının detaylarına bakıyoruz. Fonda Metin Kemal Kahraman’ın suya ve dağlara ad koyan ağıtları var. Bir dram koridorundan geçecegiz zaten, müzikler koridorun uzamasına neden oluyor.

Yaşlı bir adam, Haydar Amca, “kamerayı kapatırsanız konuşurum” diyor. Konuşursa yeniden yıkıma ve kıyıma uğratılmaktan korkuyor. Genciz iste, ne anlamı var ki bu korkunun diyoruz. Hayır, korkmakta hakli olduğunu anlıyoruz, belgeselin içinde kaybolmaya başladıkça…

“Şimdi bu Kemal Paşa, ama kapat haaa!” diyor yeniden Haydar Amca. Kapanıyor kamera, başlıyor uzun bir ağıt…

Onlar konuştukça yüzlerindeki yankıyı okuyor ve dokuyor bellek denilen marifet. “Munzur’un üzeri cesetlerle doluydu…” Görüyoruz ama inanamıyoruz… Evliya evliya gezen Dünya ana gerçeklerin kapısına da uğramış ama yanıt alamamış yaşadıklarına. “Halk halka ağlasın” temennisine sığınmış en son.

Halk halka ağladı mi gerçekten? Geçmişe tahammülü olmayan bir halk, geçmişine saldırdığı diğer halkı anlamak istedi mi ya da?

Çocukluğumuzun geçtiği asker mahalleleri düşünüyorum ve sırtımızı övgüyle Dağ Mahallesi’ne dayayışımızı seviyorum. “Unutmayin bu derdi” diyor Dünya Ana yine, “bunu unutmayın…”

Dersim’e 1935-36’da yapılan yolların ve köprülerin yalnızca bir zulme uzadığını düşünmek, Dersim’i yeniden şekillendirmek için bir temizlik yapılacağını İsmet İnönü imzalı resmi yazılardan okumak… “Sark Çıbanı”nı patlatmak, kanatmak ve temizlemek… Resmi tarihin hiçbir sayfasında değinilmeyen Dersim harekatının, Besikçi’nin tespitiyle gerçek bir jenoside dönüştürülüşünü dönemin gazetelerinde atılan zalim manşetlerden öğrenmek…

Saf Türk olmayanlara bu ülkede hizmetçi ve köle olma hakki veren bir Adalet Bakanı’nı atlayarak tarih dersinden on alarak sınıf geçmek…

“Kavramlarin eksik olduğu yerlere sözcükler tam zamanında yetişir...” Yetişiyor da… Önce ayaklandırmak için kışkırtıyorsun; ardından “bak, ayaklandı asiler” deyip imha amaçlı saldırıyorsun… Oysa Dersim'liler devleti yol ve okul olarak görüyor. Öğreniyor ki devlet, ayni zamanda cana ve mala kastedebilen de bir şey… Devlet kavramı o zaman anlamını yitiriyor ve zulmü anlatan sözcüklerle ayni anlama gelmeye başlıyor.

Ekmek istedigi köylünün güzel esini de isteyen askerleri öldüren bir adam, katliamin ilk çirasini tutusturuyor. Yakalandiginda öldürülecegini bilen köylü, ardindan köprüyü yakiyor, köprünün yangini daglara bulasiyor ve Abdullah Alpdogan’in emriyle yangin, evlere siçriyor. Zaten devletin istedigi de bu… Imha sürecini hizlandirmak için gereksinme duyulan bahane kendiliginden yaratilmis oluyor: “Dersimli köylü asker öldürdü!”

Sonrasi gözlere sinen korku ve dehsetin fotograf kareleri sadece… “Laç deresinde vurulmustu o, ölmüs, öldürülmüs, asker gitmis ki çocugu etrafinda dolaniyor. Kayinbabam anlatti, o zaman askerin milisiymis, çocuk etrafinda dolaniyor, gidip annesinin memesini emiyor, memeleri disari çikmis ya, gidip biraz emiyor, sonra geri dönüp kumda oyun oynuyor, sonra dönüp tekrar meme emiyor. Askerlerin basindaki subay “yaziktir karismayin, o zaten kendi halinde ölür” diyor. O subay orada karismamis çocuga. Biraz uzaklasinca arkadaki askerin biri çocugu süngüleyip, nehre firlatti.”

Rivayete göre derler ki, komutan bu olaydan sonra kalp krizi geçirip, oracikta ölüverir… Agrinin asili kaldigi yerdir kalp çünkü…

Çayan Demirel’i ve belgeselin kurgusunu yapan Ali Haydar Güler’i, belgeselin danismani Ali Naki Gündogdu’yu, belgeselde emegini esirgemeyen Burak ve Koray’i bir Dersimli olarak kutluyorum.

Orada, kütüphanede sararmis gazete basliklarindan ve yaslanip da bellegi diri tutan Dersimli yaslilardan derledigi travmatik hayatin özetini sundular bize… Temennimiz “Istanbul l001 Belgesel Film Festivali”nde bu çabanin anlam kazanmasi...

Dipnot: “Gerçegin üzerindeki örtüyü kaldırmalı sözlerimiz...’


ONLİNE İZLE