Son günlerde ne hikmetse hem “Kürd siyasetçiler” hem de “Türk aydın ve yazarlar “ telaş içinde Türk medyasında, “ Kürdistan Kuruluyor “ konusunda bir tartışmadan ziyade; bir ihbar ile yer almaya başladılar! Bunun altında yatan niyet ne olursa olsun pek hayra yorumlanamaz. Çünkü apaçık bir ihbar söz konusudur ve bunu yapanların içine düştükleri konum ise muhbirliktir. Muhbirliğin pek muteber bir iş olmadığını hepimiz biliyoruz. Muhbirlik illa bir ücret karşılığında yapılıyor diye bir kural yok. Bazen kıskançlıktan, bazen bir şeyleri kotarmak için, bazen birilerine yaranmak, bazen bir şeyleri sabote etmek, bazen başarıya ulaşılmasın diye yapılır. Muhbirlik ajanlık olmasa da yapılan iş itibarı ile paralellik söz konusudur. Diğer adıyla ispiyoncu demek daha doğru olur.
Konuyu telaş ve korku içinde medyaya yansıtan isimleri sıralamak gerekirse: Murat KARAYILAN, Selahattin DEMİRTAŞ, Aysel TUĞLUK, Osman BAYDEMİR, Hasan CEMAL, Cengiz ÇANDAR ve de Altemur KILIÇ görülüyor. Ortak tema “ Kürdistan kuruluyor, bağımsızlık söz konusu, PKK ile anlaşmazsanız yarın geç olabilir “ türünden uyarı ve ihbar iç içe veriliyor. Süreci takip edenler bu açıklamaların ne anlama geldiğini iyi biliyorlar, TC devletinin çıkarlarının zedeleneceği kendisine hatırlatılıyor. Sanki devlet ve kurumları olayı bilmeyecek kadar bilinçsiz veya umursamayacak kadar duyarsızmış da bunlar farklı pencereden uyarı görevlerini tez elden ulaştırmanın derdindeler! Bu konuda utangaç ve örtülü bir dil kullansalar da ne dediklerini gayet iyi anlıyoruz ! “ Bir an önce Öcalan ve PKK ile anlaşmaya bakın yoksa işin içine uluslar arası aktörler girerse iş Kürdistan devletinin kuruluşu ile sonuçlanacak” demeye getiriyorlar.
Bunu dillendirenlerden Kürd olanlar; “Biz Türkiye’den kopmak istemiyoruz. Bağımsız bir Kürd devleti filan da istemiyoruz. Bize Kürd bölgesinin yönetimini verin yeter, bunun için ‘demokratik özerklik’ uygundur. Hatta yerel yönetimlerin güçlendirilmesi ve kültürel bazı haklar bile yeterlidir “ demeye getiriyorlar. Bunun garantörlüğünü de Öcalan olarak belirtiyorlar. 18-20 kadar özerk bölge öneriliyor, zaten yedi bölge mevcut bunların sayısını çoğaltmak ile Kürd halkının hangi ulusal talebi karşılanacak bilemiyorum ! Daha ileri giden KARAYILAN “Türkiye’de yönetim anlayışı ademi merkeziyetçi olursa, seçimler de demokratik yapılırsa, kim kazanırsa bölgesel yönetimi o yönetir “ derken, seçimin tek kıstas olduğunu ve bununla MHP’nin dahi bölgeyi yönetme adayı olabileceği ihtimaline açık hale getirebiliyor. Aysel TUĞLUK “Kürt meselesi sadece Öcalan üzerinden “kazan-kazan” prensibiyle çözülebilir. Diğer bütün yollar “kaybet-kaybet”e çıkar...” diyerek bir halkın iradesini, özgürlüğünü bunun karşılığında pazarlık konusu edebiliyor. DEMİRTAŞ “ Suriye Kürdleri de özerklik elde ederlerse Türkiye’nin üç tarafı Kürdistan ile sınır olacak, Türkiye’deki Kürdleri (biz olmadan) nasıl zapt edeceksiniz ?” demeye getirirken, Kürdleri topraksız bir konumda değerlendirebiliyor. İyi o zaman “ Afrika’dan yurtluk” isteyin, sorun kökten çözülmüş olsun mantığınıza hayran olmamak mümkün mü!
Hasan CEMAL ve Cengiz ÇANDAR ise “ sorunu Öcalan ve PKK ile hemen çözmenin yollarını bulun, yoksa, uluslar arası aktörler devreye girerlerse kaybederiz. Kürdistan kurulur, Kürdler bizden koparlar. CEMAL, “ Türkiye rahatlar, manevra alanı ve bölgesel nüfuzu genişler. Yoksa işimiz zor.” Devletinin çıkarlarını bu şekilde açıkça dile getiriyor. İşte ‘Kürd dostları’ dediğimiz ‘demokrat Türk aydını’na iki tipik örnek.
Irkçı ve faşist Altemur KILIÇ’da “ Büyük Kürdistan kuruluyor, devlet nerede uyuyor mu? “ diyerek bu muhbirlere farklı bir ses olarak katılıyor. Söylenenler bu manada ispiyonlamadır, niyetler ne olursa olsun ifadeler aynı kapıya çıkmıyor mu? Bu açıklamaların Kürdistan Ferderal Bölgesinin başkanı Mesut BERZANÎ’nin Amerika’da Obama tarafından resmi düzeyde kabulüne rastlaması ayrı bir telaşın yaşanmakta olduğunu göstermiyor mu ?
Kürdistan sorunu yakıcı bir şekilde Orta Doğu’nun en büyük depreminin habercisi olmaya devam ederken, bir ayrışmanın da habercisi oluyor. Bu ayrışmanın Kürdler arasında yaşanıyor olması, sağlıklı bir mücadelenin zeminini de oluşturacak. Kürdistanî Kürd kalmak ile Türkiyeli Kürd olma arasındaki tercihin yapılacağı bir sürece girilmiş demektir.
Tevger Çekdar - 15 Nisan 12
Tevger Çekdar - 15 Nisan 12
0 yorum:
Yorum Gönder